29 Aralık 2008 Pazartesi

Müzikal mevzularda bir klasik: yıl sonu değerlendirmesi

Romanlı, rocklı, yıldızlı, festivalli, çok dilli, türlü türlü müzikleri geride bıraktık. Yeni yıl kuşkusuz bize yenilerini  getirecek, ama biz eskiden ve eskiye öykünmekten vazgeçemeyeceğiz gibi görünüyor.

----------------------------------

2008 yılı, her yıl olduğu gibi, ara ara şahane, ara ara korkunç ama bir ara, bir biçimde geçti ve bitti. Bugün geri sayıma da başladık. 31 Aralık sabahı, yılın son gününe uyanacağız ve belki de yılın değerlendirmesini kimimiz içimizden, kimimiz birkaç arkadaşımızla ya da ailemizle yapacağız. Yılın müzik olaylarının değerlendirmelerini, Amy Winehouse’un uyuşturucu problemleri, Michael Jackson’ın Müslüman oluşunu, "McCartney, Madonna eşlerinden boşandı mı?’ gibi dedikodular üzerinden yapacak değiliz. Kuşkusuz çoğumuzun da umurunda olacak mevzuular değil.

2008’de ne olmuştu?

Zaman o kadar hızlı akıyor ki, bazen tarihler, ve hatta türler bu yüzden birbirinin içine karışabiliyor. İşte post- post modernizm böyle bir şey olsa gerek!

Bu sene Türkiye’ye damgasını vuran tür, kuşkusuz rock müzik oldu. Geçen yıllarda yükselişe geçen rock müziğin artık müzik listelerindeki yeri de ayrıldı. Öyle ki Mor ve Ötesi’ni bundan birkaç yıl önce büyük sahnelerde bile hayal etmekte güçlük çeken dinleyicileri, Eurovision heyecanını iyiden iyiye yaşadılar. Öte yandan rock listelerinde 60 küsur hafta kalma marifetini gösteren Nev ve Emre Aydın severler mutlu oldular. Emre Aydın severlerin mutluluğu ise, MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde aldığı "En İyi Albüm ve Yılın En İyi Sanatçısı’ ödülleriyle ikiye katlandı.

Ama bu yıl en sevilen etkinlikler ve müzikler, Roman havaları oldu. 2007’nin Aralık ayında piyasaya çıkan albümleriyle yankı uyandıran grup Dolapdere Big Gang oldu. Bu yıl Mayıs ayının altısına tekabül eden gece hepimiz gül dallarına adaklarımızı bağladık. O gece, Sulukule, Ahırkapı "Hergün Hıdırellez olsa…" dedirtti. Ardından yapılan Efes One Love Festivali’nde, Çingene çaldı, punklar oynadı. Diskolarda da bol bol Çingene esintileri duyduk. Sabaha kadar bitmek bilmeyen eğlencelerde, Bulgar Devlet Radyosu Kadın Vokal Grubu’nun müziklerinin bile mix’li hali dinlendi. Bol trompetli, bol davullu müzik en çok hoplatan oldu. Keza Sezen Aksu bile prodüktörlüğünü Arto Tunçboyacıyan’ın yaptığı "Deniz Yıldızı" adlı albümünde "Roman" isimli bir şarkısıyla dikkat çekti.

Tarkan albümden daha çok Doğa Derneği’nin Hasankeyf’e kurduğu ofisin açılışına katılımı ve çevreci söylemleriyle gündeme geldi. Buna rağmen Billboard başta olmak üzere, birçok listede, uzunca bir süre 3 numaranın sahipliğini yaptı.

Yeni sesler de çıkmadı değil. Örneğin, Yasemin Mori tarzını ve kişiliğini çıkardığı albümün içine yedirerek hem cesaretini kanıtladı hem de kalıcı olacağının altını çizdi.

İstanbul yine festival cenneti oldu. Bu yıl Rock’n Coke bir biçimde yapılamadı. Onun yerine Barışarock barış söylemini doğru zamanda ve yerde bir daha pekiştirdi. Kafkasya’da savaş çıktığı sırada festival, Gürcü heavy metal grubu, Heavy Cross’u sahneye çıkarmıştı . Öte yandan Hakkâri’den gelen Ferec Kürtçe metal şarkılarıyla festivalde sevilen gruplar arasındaydı. Pekçok grup sahne aldı, coştu, coşturdu. İstanbul dışındaki festivallerin ise en iyisi alan tercihinin yanı sıra, konuklarının da kalitesiyle öne çıkan Zeytinli Rock Festivali oldu. Festival, pek çok Türk rock grubunun yanı sıra, Alev ve Tiamat’ı da sevdikleriyle buluşturdu…

Bu yıl 18.’si düzenlenen Akbank Caz Festivali’nde Stephan Micus’u, James Carter Quintet, Tomasz Stanko Band, Ron Carter’ı izledik. "Şehrin Caz Hali" izleyicilerini bir hayli dinginleştirdi.

Alternatif müzikten yana seçimimiz de 60’ların sonları, 70’ler ayarında oldu. Saykodelik kelimesini duymaktan kimilerine gına gelmiş olsa da müziğin deneysel biçimini, deneye deneye bulacağım söylemini pekiştirmekten çekinmeyen gruplarımız oldu. Kimi gruplar birkaç değişiklikle de olsa yoluna devam etti.

İstiklal Caddesi’nde 10 yıldır aynı şarkılar müzik marketlerden savrula dursun, tulumcusu, kemancısı, trompetçisi, flütçüsü Cadde'nin üzerine deneyselin en güncelini taşıyarak 2008 İstanbul post post modern müziğin önümüze sundular. Öte yandan, bu işten kârlı çıkan sokak müzisyenlerinin enstrüman tercihleri santurdan yana oldu. Sadece İstiklal Caddesi üzerinde değil, Kadıköy Bahariye’de de, İstanbul Metrosu’nda da müzisyenler vardı ve iyi ki de vardı!..

Yabancı müziklerdeki seçimlerimiz nedense ağırlıklı post-punk öğeler taşıyordu. Indie merakımızı cezp etti... Biraz abartıp, 80’lere geri döndük. Geri dönüşümüz 90’lara hatta 00’lara kadar taştı. Sonra yavaşlayıp zamanı iyice geriye aldık. Pikaplarımızın tozunu aldık, iğnesini yeniledik, 45’liklerimizi,    geçirip pikaplarımıza koyduk. Teknoloji ve sermaye bizim zaten yıllardan beri severek dinlediğimiz 45’liklerin dijital versiyonlarını cebimize indirmemiz gerektiğini söyledi. Şimdi bakıyoruz da Ayla Dikmen’in "Anlamazdın" şarkısı telefon zilimiz olmuş bile. Hadi hayırlısı…

Ek: 2009’da Moğollar 41. Yılını kutluyor. 41 kere Maşallah diyoruz Atlamış olabileceğim ama kutlanması gereken daha ne varsa da kutlu olsun…

Hepinize mutlu, sağlıklı, krizi teğet geçilmiş bir yıl diliyorum… Dünyanın sesleri 2009’da da sizinle olsun.

Özge Ç. Denizci
2008 hatırası

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...