1 Aralık 2008 Pazartesi

Türkiye’de çağdaş müzik hareketi hızlanıyor

Çağdaş müzik, dinlenilmesi kadar tanımlaması da zor müzik türleri arasında… Lüks bir restoranda tadına anlam veremediğimiz, ama öte yandan da yemek yemenin hazzına da vardıran bir tür. Bol sebzeli, az baharatlı olmasına karşın kimileri için hazmı zor.


En kolay tanımı ise görsellerin altında yapılabiliyor. Çünkü film müzikleri ve bestecileri çağdaş müziğin önemli temsilcileri arasında yer alıyorlar. Phillip Glass, Eleni Karaindrou, Henry Mancini ve Danny Elfman’ın müzikleri film müziklerinde olduğu gibi çağdaş müzikte de kabul görüyor. Örneğin 1968 yılında Kubrick’in yönetmenliğini yaptığı 2001: A Space Odyssey filminin ana teması çağdaş müziğin en çok bilinen örneklerinden. Söz konusu beste, Richard Strauss tarafından, Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt metnine dayanarak ve Wagner’den etkilenerek yazılmış.


Müzik bilimcilerin bazıları çağdaş (çağıl / yeni / contemporary) müziği 1945’lerden başlatıyor. Klasik müzik bestecilerinde olduğu düşünülen deha, temsilcilik ya da özellikle ilahî güç çağdaş müzik kompozitörlerinde aranmıyor. Onlar da böyle bir anlamlandırılmadan kaçınıyorlar. Bu kaçınmaya karşın, yeni önermeleriyle, deha mertebesindeki bestecilerin başında, Oliver Messiaen, Hugues Dufourt, Pierre Boulez, Edgar Varése, György Ligeti, Giacinto Scelsi, Harry Partch, Karlheinz Stockhausen, Philip Glass, Alfred Schnittke, Meredith Monk geliyor.


Bestecisi çok icracısı yok


Türkiye’de aslında uzun zamandır dinleyicisi olan ve bu dinleyicilerle de buluşturulan çağdaş müzik alanında kıpırdanmalar daha da arttı. Türkiye’de ilk kez 1989’da Ankara Belediyesi’nin düzenlediği, Ankara Çağdaş Müzik Festivali’yle başlanan etkinlikler, 1993 yılına kadar sürdü. İstanbul’da ise yakın tarihlerde çağdaş müzik toplulukları ufak ufak toparlanmaya başlandı. 2003 yılında Borusan Kültür Merkezi’nin de desteğiyle, Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri’ni yapılmaya başlandı. Bu festivallere en çok katkısı olan isimler ise kompozitör Alper Maral ve Ankara Çağdaş Müzik Festivali’nin de mimarı olan besteci Prof. Dr. Ahmet Yürür oldu. Konservatuarlar ve çeşitli akademiler çağdaş müzikle alakadar oldular. Türle ilgilenmeyen kompozitörlerden bazıları bile, bestelerini 21. yüzyılın müziği olarak tanımlanan ‘yeni müzik’e çevirdiler. Bu da onlara önemli kazançlar sağladı.


Türkiye’de kompozitörlerinin çoğalmasının en büyük handikabı olarak ise, icracılık gösteriliyor. Kendisiyle, çağdaş müzik üzerine konuştuğumuz Prof. Dr. Ahmet Yürür, Türkiye’deki icracıların halen Beethoven ve Brahms çalmaktan keyif aldığını ve çağdaş müziği küçümsediğinden bahsediyor. Onlar da dolayısıyla uluslararası icracılar aramaya karar vermişler. Her ne kadar konuya hayatını adamış icracılar olsa da yeni müzik icracıları dünyanın her ülkesinde parmakla gösterilecek kadar az. Yürür, Fransa’da bile birçok müzik okulu olmasına karşın icracı sıkıntısı çekilebildiğini, dünyada artık bu konuyla ilgili bir network (ağ) oluşturulduğunu söylüyor. Oluşturulan bu ağ sayesinde besteci ve icracılar arasında iş birliği sağlanıyor ve ‘yeni müzik’ için büyük bir güç oluşuyor.


Yeni yine yeniden ‘yeni müzik’


Kimi Avrupa ülkeleri de, müzisyenlerine ödenek ayırıyor. Onların yurtdışında çalmaları için bir bütçeleri var. Örneğin İsveç’teki kültür otoriteleri İsveçli icracıların dünyanın herhangi bir yerinden teklif aldıklarında gidebilmeleri için kaşelerini de devletin ödediği bir sistem yaratmışlar. Böylelikle icracılar, nerede kimin eseri çalınacaksa oraya gidebiliyorlar. Dünyada ise henüz bu sistem tam olarak oturtulmuş değil. Türkiye’de ise henüz bunu konuşmak hayal.










Ahmet Yürür



Durum böyle olsa bile, konserler vermek ve konser öncesi provalar yapmak için geçtiğimiz aylarda çağdaş müzik icracı ve kompozitörleri kendilerine Ayvalık’ı seçtiler. Konser öncesi çalışacağımız yerlerin illa kışla gibi yerler olması gerekmiyor diyen Yürür, ‘provaları zevkli bir ortamda; tatil yerlerinde yapıyoruz. Ayvalık küçük konserler de yapabildiğimiz bir yer. Nerede olursak olalım biz buna kooperatif adını vermeye karar verdik. Çünkü bu müzik için, sürekli birbirimizden haberdar olmalı, alışverişimizi güçlendirmeliyiz diyor. Kompozitör icracı dayanışması olmadan ‘yeni müzik’ söz konusu olamıyor. İcracılar konser verecek yerler ve eserlerini çalacak besteciler ararken, kompozitörler müziklerini çaldıracak icracılar arıyorlar’.

Kooperatifin yeni hedefleri arasında Tayvan ve Kore, Çin gibi ülkelerin müzisyenleriyle irtibata geçmek bulunuyor. Çin’de bulunan Asyalı Kompozitörler birliğiyle iletişim kurmak ve oraya üye olmak bu hedeflerin ilk sırasında yer alıyor. Gelecek yıl İsveç’te bir çağdaş müzik kongresi yapılacak. Daha önceleri de ilişki halinde olunan ve Ayvalık’ta beraber workshop yapılan Stockholm Saksafon Kuartet ve kongre de yine bu kooperatifle bağlantılı.

Fethiye’de kooperatif olarak küçük bir festival düzenleme planı da var. Orada yaşayan İngiliz müzisyenlerle iş birliği yapılacak, İngiliz, İsveç, İtalyan ve Türk müzisyenlerin katıldığı bir etkinlik olacak.

Çağdaş Türk bestecilerinin temsili

Türkiye’de giderek gelişen çağdaş müzik akımı ve etkinliklerinin kuşkusuz en göze çarpanı, ‘Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri’ydi. Bu yıldan itibaren artık bu isimle bir festival yapılmayacak. Ana sponsoru ve organizasyonun ev sahiplerinden Borusan Kültür Sanat Merkezi kompozitörlerin de fikrini alarak etkinliği 2 yılda bir İstanbul Bienali’yle eş zamanlı yapmaya karar vermiş. Aynı zamanda Akdeniz’den yola çıkılmış olunsa da İsveç gibi birçok ülke müzisyenin de içinde bulunması nedeniyle ‘Çağdaş Müzik Festivali’ adıyla 2009’da yola devam edilecek.

Borusan Kültür Merkezi ‘çağdaş müzik’ konusunda Türkiye’de başı çeken kurumlardan. Kurum kütüphanesinde bulunan Türkiye’den çağdaş müzik bestecilerinin yapıtları Türkiye’ye gelen önemli dünya müzisyenlerinin ilgisini çekiyor, birçok uluslararası yarışmanın duyurusunu da Borusan Kültür yapıyor.


Kuşkusuz Türkiye’den birçok bestecinin yapıtları dünyanın çeşitli yerlerinde bizim haberimiz olsun olmasın icra edildi, beğenildi ve ilgi gördü. Türk bestecilerden Cemal Reşit Rey’in Paris’te öğrenciliği sırasında, besteleri çalındı. Adnan Saygun’un ilk kez bir eserinin seslendirilişi de yine Paris’te oldu. Yurtdışında yaşayan bestecilerimizden, Meliha Doğuduyal, Zeynep Gedizlioğlu, Karman İnce gibi isimlerin besteleri dünyanın çeşitli yerlerinde zaman zaman seslendiriliyor. İlhan Mimaroğlu, Bülent Arel gibi isimler Amerika’da çağdaş müziğe yöne veren isimler arasında yer alıyor. Alper Maral, Ahmet Yürür Türkiye’yi başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok yerinde eserleriyle temsil ediyor ve etmeye de devam edecekler. Albümleri raflarda yerlerini de yavaş yavaş almaya başladı. Dünya çapında çıkmış antoloji albümlerinin yanı sıra, Türkiye’de de Kalan Müzik ‘çağdaş müzik’ bestecilerinin yapıtlarının yer aldığı CD’lerin çıkması yolunda öncülük yapıyor. Başta Ayşe Önder ve Erdem Helvacıoğlu olmak üzere genç besteciler dünyada adlarından söz ettiriyorlar. Dolayısıyla az yağlı, bol kremalı nam-ı diğer ‘zor müzik’ Türkiye’den dünyaya dünyadan da Türkiye’ye bakanlar için daha çarpıcı görünüyor.


Özge Ç. Denizci

Akşam / Brunch

Ekim 2008

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...