9 Şubat 2009 Pazartesi

Portre Kültür Sanat Gazetesi Yazıları -6

Sırada ‘Aşk’ın Halleri’ ve karşınızda Zuhal Olcay…

Sevenler onu çok seviyorlar. Sevmeyenler ise cidden hiç sevmiyor hatta nefret ediyorlar. Dizileri, şarkıları ve tiyatro oyunlarıyla her zaman başarılı biri oldu. Aldığı ödüller, 1983 yılından beri oynadığı filmler onun dünya çapında bir oyuncu olduğunun da ispatı gibiydi… Ama nasıl ki bir şarkısında da dediği gibi ‘Ankara’da âşık olmak zor’, Türkiye’de de kadın olmak hele ki böyle marifetli bir kadın olmak da o kadar zor. Gündeme gelme sebebi hep “haksız” bir biçimde evlilikleri ve ardından gelen boşanma hikâyeleri oldu.

Türkiye’de pek de yapılmayan ‘konsept albüm’ konusunda 1990 yılında çıkardığı ‘Küçük Bir Öykü Bu’ adlı albümüyle bir başarıya imza attı. Dönemi için tarzı da oldukça yenilikçi olan albümü sırasıyla; 1993’de ‘İki Çift Laf’, 1996’da ‘Oyuncu’, 1998’de ‘İhanet’ izledi. Ardından 2001 yılında ilk, 2005 yılında ikincisini çıkardığı ‘Başucu Şarkıları’ cidden birçoğunun başucu şarkılarını içeren albümler oldu. Bu albümlere bir yenisi de geçen hafta geldi. Erkan Oğur’lu, Cem Aksel’li, Ercan Irmak’lı, Cem Tuncer’li albümün adı, ‘Aşk’ın Halleri’… Düzenlemeler, Gürol Ağırbaş’a ait ve müzik direktörü ise Bülent Ortaçgil.

‘Aşk’ın Halleri’ndeki şarkıların bazıları, Olcay’ın daha önceki çalışmalarına neredeyse hiç benzemiyor. Zuhal Olcay’ın tarzına alışık olanlar bu albümde biraz şaşırabilirler. Çünkü Bülent Ortaçgil’in şakıları çoğunlukta. Hal böyle olunca da onun etkisi oldukça fazla kulaklarımıza çarpıyor. Enstrüman seçimleri de yenilikçi bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Albümdeki kanun, ud ve ney tınıları, ılık bir İstanbul akşamı gibi yüzünü okşuyor insanın. ‘Gitme Vakti ‘ isimli şarkı ise bozkır esintisi veriyor, trende bir gündüz gibi. Şarkının içinde geçen ‘lodos ve poyraz esintisi’ ise İstanbul’dan kopamayış hissinde… Pek romantik (coşumsal) bir biçimde ele aldık albümü. Ancak albümün hissettirdiği kesinlikle bu… Teatral hisler, temalar Olcay’ın dilinden ve elbette içinden dökülüyor.

Kartonetinden de anlayacağımız gibi, ‘Aşk’ın Halleri’ İstanbul şarkıları olmuş. İstanbul’da aşk şarkıları… İstanbul’da ayrılık, İstanbul’da aşk acısı… Her dönemin aşk şarkıları ama… Tango da var, cumbalı evlerin yapıldığı zamanın tınıları da. Hatta şarkı sözlerinde eski şarkılara öykünme de. Ama hep bir ozanlık hali şarkıların sözlerinde… Ayrı bir tat veriyor şarkılara bu hal.

Tartışmasız Olcay Türkiye’nin başarılı isimlerinden... Her dönemi üretken, her dönemi 12’den. Yine vurmuş son albümüyle de. Zuhal Olcay’ı seviyorsanız albümü edinmelisiniz. Değişik enstrümanları bir arada dinlemeyi seviyorsanız albümü edinmelisiniz. Aşıksanız albümü edinmelisiniz. Aşık değilseniz belki de albüm size aşk getirir dolayısıyla yine albümü edinmelisiniz. Olcay’ın yumuşacık sesinin sınırlarını dinlemelisiniz. Bahar da birkaç ay kalmışken, albüm içinizi şimdiden ısıtacaktır. Naifliği ise, savaş ve karmaşıklık içinde tekrar hissetmemiz gereken içimizdeki güzellikleri fark etmemizi sağlayacaktır. Albümü dinlemek, siyah beyaz kartpostallarına bakmak gibi bir şehrin, çabucak geçecektir. Seçtiğiniz şarkıları dilek tutmak gibi yeniden dinlemek isteyeceksiniz. Bu da Olcay’ın, Ortaçgil’in ve Ağırbaş’ın müzikteki başarısı gibi sır kalacaktır.

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...