8 Mart 2009 Pazar

Portre Kültür Sanat Gazetesi Yazıları -8
















‘Oriental Blues’ yani ‘ruh durumunun ifadesi’, ‘sesin zamanla organizasyonu’ ya da kısaca Luxus


Ne Nesimi’nin ‘Haydar Haydar’ını, ne Müslüm Gürses’in ‘Yuvasız Kuş’unu böyle bir yorumla dinlememişsinizdir. Keman, klarnet ve darbukanın muhteşem uyumu, gitar, davul ve basla buluşmuş ve karşımıza Luxus’u çıkarmış. ‘Oriental Blues’ grubu olarak kendilerini tanımlayan grup elemanları, bunu da daha çok ‘ruh durumunu ifade etmek’ için kullandıklarını söylüyorlar. Grup, 2000 yılında Alper Bakıner tarafından ‘sahne projesi’ olarak tasarlanmış. Pakistan’dan, Balkanlara uzanan bir ses Luxus…

Sahneye çıktıklarında ilk söyledikleri şarkı sizi önce Pakistan’a götürüyor. Pakistan Sufi müzik üstadı ya da bilinen bir diğer adıyla Kavvali (qawwali) müziğinin padişahı Nusrat Fateh Ali Khan’ın Michael Brook’la yaptığı ve kısa sürede dünya çapında hak ettiği değeri gördüğü Mustt Mustt albümüne ismi veren şarkıyla açıyorlar sahneyi. Son derece coşkusuna uygun… Sufilerin coşkusunu hissetmemeniz için hiçbir neden yok. Ozan Akgöz’ün akordeonu, Fransız misyonerler tarafından Hindistan’a götürülen ve oradan da Pakistan’a geçen portatif, yatay çalgı harmoniuma dönüşüveriyor. Sahneden gelen sesler gözünüzün önüne neredeyse Nusrat Fateh’in siluetini getirecek.

Bu ise sadece bir başlangıç… Çünkü ‘Damdaki Kemancı’ müzikalinden ‘If I were a Rich Man’ ya da Türkçesiyle ‘Ah Bir Zengin Olsam’ şarkısı çoğumuzun kulağındadır. İşte bu şarkıyı öyle bir düşünün ki oldukça keyifli. Efkârlı bir şarkı bu kadar mı neşeli icra edilebilir?

Efkâr demişken aklımıza Çingeneler geliyor. İşte belki de grubun kendini tarif ettiği ‘Hipnotik eğlence’nin temeli bu durumdur. Hüzün neşeye dönüşüyor, neşe de transa. Kendinizi kaybediyorsunuz dinlerken. Öyle bir yorumluyorlar ki Müslüm Gürses’in ‘Yuvasız Kuş’unu adeta yerinizde duramıyorsunuz. Birçok tartışmaya konu olmuş ‘Kâtibim’ şarkısı bambaşka oluyor ellerinde, dillerinde, nefeslerinde. Hele bir de Luxus’tan Tanju Okan’ın ‘Deli Gibi Sevdim’(“Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş”) şarkısını dinleseniz…

Eğer, ‘Dans etmem ben’ diyorsanız, Luxus’u hiç dinlememişsiniz demektir. Çünkü 9/8’lik ritimden başlıyor, 5/8, 6/8, 4/4, 2/4, hatta 12/8, artık o anda hangi ritim varsa hepsini kullanıyorlar. İlk kez dinliyorsanız ‘sırada ne var acaba?’ diyorsunuz. Her şarkıdan sonra da ağzınız şaşkınlıktan biraz daha fazla açılıyor.

Sahnede kendisi için çalan kaç tane grup biliyoruz? ‘Kendine çalmak’ demek, benim için ‘yaptığı işten son derece keyif almak’ demektir. Luxus tam da böyle bir grup. Sahnede evlerinde gibiler. En çok da kendileri gibi... Hem sahnede birbirlerinden bağımsız, kendi enstrümanlarıyla aşk yaşar haldeler, hem de hep birlikte ‘tam bir grup’…
Her konserlerinde başka bir hale bürünüyorlar ki bu durum aslında sürekli konser veren gruplar için oldukça zordur. Sürekli değişken haldeler. Bahsettiğimiz öyle kocaman değişiklikler değil elbet. Ama müziğin aslında “o anda yapıldığının ve bittiğinin, o ana özgü olduğunun”, bir sonraki yapılışında asla aynısının olamayacağının da farkındalar. Kısacası müziği o kadar iyi biliyorlar.

‘Bu kadar övüyorsunuz da biz grubu nerde nasıl dinleyeceğiz?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyiz. Grubun 2008 yılında çıkardığı bir albüm bulunuyor. Albümdeki besteler Alper Bakıner’e ait altı Luxus şarkısı ve konserlerinde mutlaka çaldıkları dört yeniden yorumlanan ya da artık Türkçe’ye yerleşmiş adıyla cover şarkılardan oluşuyor. Albüme adını veren, ‘Acayip Şeyler’ isimli şarkıları aynı zamanda ilk klip şarkıları. İkinci klipleri ise, hepimizin neredeyse ezbere bildiği ve sözleri Cengiz Tekin’e müziği Rıfat Şallıel’e ait Tanju Okan şarkısı “Deli Gibi Sevdim” (şarkının adı albümde daha yaygın kullanılan “Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş” olarak geçiyor)…

Kimileri onları Gogol Bordello hatta, Paris Combo’ya benzetiyorlar. Coşku bakımından biraz benziyor olabilirler. Ama onlar farklılar. Çünkü yaşadıkları coğrafyanın tınılarının yanı sıra, tüm dünyanın tınılarını pekiştiriyorlar müziklerinde. Tangoyu da biliyorlar, Çigan müziğini de… Arabeski de, Blues’a yakınlığını da. Hatta rock yapıyorlar, çünkü The Doors’u, Pink Floyd’u iyi tanıyorlar. Onların müziklerindeki ‘büyü’nün temeli ‘sesin zamanla organizasyonu’ olsa gerek diye düşündürtüyorlar.

Vokal ve kemanda Alper Bakıner, Klarnet ve vokalde Kamucan Yalçın, Akordeon ve trompette Ozan Akgöz, Perküsyonda İsmet Kızıl, gitarda Gökhan Barış Bölükbaşı, davulda Burak Beyrek ve basgitarda “sürpriz bir isim” olacağını söyledikleri kişiyle, karşınızda Luxus. Grubu dinlerken bize de ‘acayip şeyler oluyor’, darısı başınıza…

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...