20 Ağustos 2010 Cuma

Müzik dinlemek zahmet ister

Müzik dinleme ritüeli plaklarla geri dönerken, Plakhane de gerçek müzik dinleyicisini İstanbul Taksim'deki yerinde plaklarıyla buluşturuyor.

İstanbul Taksim'de Alman Hastanesi'nin tam karşısında bulunan sokağa girip 100 metre kadar yürüdüğünüzde, sağ kolda, siyah üstüne sarı ışıltılı plak biçiminde bir tabela görüyorsunuz. Üzerinde Plakhane yazıyor. Dükkan geçtiğimiz ay açılmasına rağmen İstanbul'un en geniş plak arşivini oluşturmaya başladı bile. 
Dükkan sahipleri, Cafer İşleyen ve Deniz Bayrak aslında profesyonel müzisyen. Onların dostlukları 80'li yılların sonuna dayanıyor.

PLAK HER ZAMAN DAHA İYİ

Birlikte pek çok farklı müzisyene eşlik edip film ve dizi müziklerini yaptılar. 2000 yılında 'Çalgıcı' ismiyle ikinci el enstrüman sattıkları bir dükkan açtılar; ancak 2001 yılında yaşanan kriz nedeniyle pek çok farklı alanda hizmet veren işletmelerle aynı kaderi paylaştı ve kapandı. Her ne kadar 'Çalgıcı' kapanmışsa da, onlar çalgıcılık yapmayı hiç bırakmadı ve enstrümanlarını kapıp müzisyenlere eşlik etmeyi sürdürdüler. Plakhane'nin sahipleri, plağın eskiden oldukça yaygın bir format olduğunu söylüyorlar. 'Dijital çağın başlaması, plak formatını tozlu raflara kaldırttı. Plak, eskiden şimdiki CD'ler gibi her yerde satılıyordu. Dijital satışların artmasıyla müziğin eski zahmeti dinleyici için de icracı için de kalmadı. Plak, günümüzde koleksiyon ve fetiş malzemesine dönüştü. Plağın basıldığı yıllarda yapılan kayıtlar daha özenli ve zahmetliydi.

Dijitalleşmeyle müziğin kalitesinde bir düşüş de oldu ve bu da dönemin kayıtlarını değerli hale getirdi' diyor ve 'Plak meraklarının da her müzikten anlayan insan gibi aslında buna dayandığını' ekliyorlar.  Plakhane sakinleri, bugün basılan plaklarla, eskiden basılmış plaklar arasında da ciddi farklar olduğunu söylüyor: 'Örneğin, bugün basılan bir Teoman plağının değeriyle, geçmişte basılmış Beyaz Kelebekler'in ya da Nilüfer'in plağı arasında sadece nostaljik ve koleksiyona bağlı bir fark vardır demek doğru   olmaz. O dönemde müzik aynı zamanda iyi   aranjör ve iyi müzisyenler tarafından yapılıyordu. Şimdi dört ölçüyü çalabilen bütün icracılar kayda girebilir.'
Plaktan müzik dinlemenin kendine ait bir güzelliği var. Pikabı müzik dinlemeye hazır hale getirmek, plağı elinize alıp özenle çıkarmak, hafif tozu- çiziği var mı diye bakmak, plağı pikabın, iğneyi plağın üzerine yerleştirmek, 'start' düğmesine basmak... Cafer ve Deniz bütün bu ritüeller için,  'Gerçekten müzik dinleme eylemini yaptığını hissettiriyor' diyorlar. Plakçı dükkanı açmalarının en büyük sebebi, zaten müzisyen olmaları ve bu kayıt formatından zevk almaları. Gittikleri Avrupa turnelerinden birçok plakçıyı ziyaret etmişler. Ve plakçıların elindeki arşiv, her seferinde onları heyecanlandırmış ve  alabildikleri birkaç plak ise son derece mutlu   etmiş. 'Çünkü dinlemenin ritüelini gerçekleştirmek, müzik dinlemek için bu kadar emek sarf etmek ve 20 dakikada bir plağın arkasını çevirmek zorunda kalmak, dinlediğimiz müziğe devamlı konsantre olmak, müzik dinlemenin de ciddi bir eylem olduğunu farkına vardırıyor. Dijital bir müzikçalara 1.500 şarkıyı sıralayıp dinlemek, aslında müzik dinlemek değil, sadece fonda bir şeylerin çalması. Bu uğraşsız işin tam aksine 5 parça dinlemek için verdiğin emeğin daha anlamlı olduğunu fark etmiştik. Şimdi insanları çeken şey de aslında bu. Müzik dinlemek zahmet ister'.  

MAKSAT BİN 500 ŞARKIYI  ARKA ARKAYA ÇALMAK DEĞİL

Plaklardan bahsedip de 'Issız Adam' filminden bahsetmemek olmazdı. Onlar 'Issız Adam' filminin tek yararlı kısmının '45'lik ve plakların dinlenmesini hızlandırması ve plak piyasasını arttırması' olduğunu düşünüyorlar. 'Ama bu süreç dünyada zaten başlamıştı ve Türkiye'de de başlayacaktı, 'Issız Adam' sadece bunu tetikleyen unsur oldu' diyorlar. Onlara, 'Sizin müşteri profiliniz nedir?' diye sorduğumuzda, 'Kısa süre içinde gördüğümüz kadarıyla her kesimden insan plağa ilgi duyuyor. Plak, basıldığı yılların gençlerinin zaten ilgi odağı ama 20 yıl öncesinin ne müziğini ne de sosyal hayatını  bilmeyen 20-30 yaşındaki insanların da plakla  yoğun bir şekilde ilgilendiğini görüyoruz' cevabını  alıyoruz.
Hemen hemen her tarzdan plağı ellerinde bulundurmayı, arşivlerini geniş tutmayı planlıyorlar. Kısa zamanda binlerce plağı arşivlerinde bulmamız mümkün olacak.  Türkçe plaklara ilginin yoğun olduğunu söylüyor ancak düzgün muhafaza edilmediklerinden temiz olan plakların sayısının az olmasından ve piyasada da nadir bulunmasından şikayet ediyorlar.
'Dükkan prensiplerimizin içinde öncelikle temiz plakları raflara koymak ve bu noktada plakların bulunabilmesiyle doğru orantılı olarak fiyatları ucuz tutmak geliyor. Plakların pahalı olmasıyla ilgili çok fazla söylenti var ama genel  olarak bir yabancı CD'den daha ucuza plak sahibi olabilirsiniz' diyorlar. Plakhane'ye www.plakhane.com sitesinden de ulaşabilirsiniz.

ÖZGE Ç. DENİZCİ
ozgedenizci@gmail.com
 

1 Ağustos 2010 Pazar

Kristin Asbjornsen

Kristin Asbjornsen...Denenmeden, üzerine yazılıp çizilmeden geç bir keşif gezisinin içinde yıllar önce büyülenerek izlediğim filmin aradığım sesini buldum yeniden. Aslında aylardır duruyordu gözümün önünde, kulağımın dibinde. Gidip gelip de dinliyordum. Utanmadan baktım bu gece yeniden yeni gelmiş misafirin içinde dolaşırken "Kadıköy evimde", terasa bir adım atmadan, evin içinde birazcık haşlanarak. Norveç esintisi dolsun diye belki Kristin Asbjornsen dinleyeyim dedim. Sonra da bunu anlamsız da olsa yazayım bloguma. Çok şükür ki dinlerken yalnız değilim. Ağlamam için de hiç bir sebep yok. En başta sevgi, aşk, gelecek ve her bir şey yanımda. En çok da Kristin Asbjornsen ve duygularımı kabartan, hakkında abartan haliyle... "Factotum"
Her ne kadar favorim "Green is Everywhere" olsa da bence kahverengi ve tonları... Peki ya "is this the ending?"Oh noooo!!!

The Night Shines Like the Day (2009)
  1. Green is everywhere
  2. Is this the ending?
  3. Snowflake
  4. Don't hide your face from me
  5. Afloat
  6. And I long to see you again
  7. I'm too heavy now
  8. Walk around me
  9. Moment
  10. Rain, oh Lord
  11. One day my heart will break
  12. Someday I'll carry you home
  13. Lose
http://www.youtube.com/watch?v=hAkK0MhLDgE

P.S. Ay sonu değerlendirme yazıları yaz ayının rehavetiyle bir süre rafa kalktı. Bekleyenler belki yaz sonu değerlendirmesi okuyabilirler. Bu arada duyurduğum gibi kitap çıktı, 2.'si de yolda. Baştan savma iş yapmayalım diye demlenme zamanını da işin içine katıp sabırla (ben nasıl sabredeceksem?) bekleyelim. Hem gün doğmadan neler doğar. Ama o zaman kadar bloglamaya devam

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...