14 Şubat 2017 Salı

Yer yer yerel, yer yer deneme yanıl...

Bozkırlardan Kadıköy'e  Tengri Teg 

Bir süre önce A. K. Müzik /Müzik Hayvanı etiketiyle yayınlanan Kam Ata grubunun 'Tengri Teg' isimli albümü, Türkiye'de müziğin farklı tınılarda da karşımıza çıkabileceğine örnek albümlerden biri. İlk dinleyişte karanlık ve farklı duyulan tınılar, bir parça bilinçaltınıza yapacağınız seyahat ile hiç de yabancı olmadığınız öğeleri  kolektif bilinçdışı dayanağı ile önünüze sunacaktır. 

Orta Asya tınılarının özgürce kullanım alanı bulmuş hali denilebilecek 'Tengri Teg'in bu şekilde ortaya çıkmış olması aslında tesadüf değil. Tolga Ayıklar, Yaren Eren Budak, Murat Yakupoğlu ve Müge Çığ’dan oluşan grup süreçlerine ilişkin, Tolga'nın  Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görmüş olduğu öğrenimin, Altay kültürüne duyduğu ilgiyi körüklediğini, bu ilginin ise  gerek albüm öncesi, gerekse sonrası süreçte kültüre bakış açılarını müziklerini oldukça etkilemiş olduğunu söylüyor, "Kültürle, oryantalist veya romantik bakış açılarından uzak ve özümsenmiş türde bir ilişki kurmamızı sağladı. Bu sayede, kültürün inceliklerini daha iyi anladığımızı ve yaptığımız müzikte kültürün öğelerini dikkatli kullandığımızı—en azından buna özen gösterdiğimizi düşünüyoruz".

Kam Ata ilk başta Tolga’nın kişisel projesi olarak başlamış...  "Utku Öğüt’ün projesi olan Kutu'da çalarken Kam Ata hakkında fikir alış verişinde bulunmaya başlamıştık. Albüm sürecine girmeden önce Tolga bizlerle bir topluluk oluşturma isteğini dile getirmeye başladı. Hep beraber dahil olduğumuz kayıt sürecinin başlamasıyla, Kam Ata artık bir topluluk olmuş oldu. Kayıt süreci elimizde olmayan sebeplerle biraz zorlu geçti diyebiliriz. Sürecin zorluğunda, ilk albümümüzün kaydını yapıyor olmanın heyecanının ve deneyimsizliğimizin de katkısı yok değil. Fakat tüm bunlara rağmen, sonunda ortaya bir ürün koyabildik. Böylece aramızda yıllardır sürmekte olan dostluk, özellikle kayıt sürecinde yaşadığımız aksiliklerin de etkisiyle—hattâ “katkısıyla” bile diyebiliriz—müzikal anlamda da perçinlenmiş, güçlenmiş oldu".  

Albüm içinde Asya kültürlerinden farklı enstrümanlar kullanılmış. Bu enstrümanların kullanılma nedeni ise çoğunlukla aradıkları ses  dairesinin birer parçası olmasıymış. Kullanılan dombra özel yapım. Demir kopuzları Altay’dan ve morin huuru (iki telli yaylı bir saz) ise Moğolistan’dan edinmişler. Bu sazları yerinden almak Tolga’nın Sibirya ve Moğolistan’a yaptığı yolculuk vesilesiyle olmuş. Bu çalgılar her ne kadar onların deyimiyle aradıkları ses evreninin /dairesinin / renginin parçası olmuş olsa da zaman zaman albümdeki ürünlerin içinde efektif olarak da kullanım bulduğunu söylemek yersiz olmaz.

Albümü pek çok diğer deneysel çalışmadan farklı kılan en önemli öğelerden biri Tolga'nın  2014 yılında çıktığı yolculukta yaptığı kayıtlar diğer yanı da o kayıtlarını yanı sıra kendi kompozisyonlarıyla bahsi geçen tınıları taşımış olmaları. Tengri Teg'de Tolga'nın Sibirya’da Moğolistan’da yaptığı kayıtları duymak mümkün. 'Jol' isimli parçanın ortaya çıkışı ise bu kayıtlardan oluşturduğu bir ses kolajı.

Albümü dinlerken hissedilen kurgusal konsept duruş için Kam Ata şu ifadeleri kullanıyor,   "Albümde gün-gece ve mevsim döngüsü üzerine kurulu bir konseptin hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Doğadaki bu döngünün insan üzerindeki, onun ruh hali üzerindeki etkilerini; insanın kendisiyle yaşadığı—tıpkı gün-gece karşıtlığında olduğu gibi—kişisel çatışmaları da, albüme yansıtmaya çalıştık. Albümün hem müzikal akışında, hem de sözlerde bu konseptin izlerini görmek, söz konusu karşıtlıklar içeren süreci izlemek mümkün".



Albüm kayıt sürecini, prodüksiyonunu ve yayım sürecini ise grup şu şekilde anlatıyor, "Enstrüman kayıtlarının büyük bölümünü Tolga’nın ve Erdem Dijle’nin evinde, davulları ise Vibes Studios’da kaydettik. İlk albümün kayıtlarının çetrefilli ve sürüncemeli geçmesi bizim için oldukça öğretici bir deneyim oldu diyebiliriz. Bu sebeple en azından ikinci albüm için; neyi, ne kadar ve nasıl istediğimizin bilincine vardığımıza ve kayıt süreçlerinde daha hızlı ilerleyeceğimize inanıyoruz.
uğraşmakta olduğum "müzisyen nasıl kurtulur?" sorusu bağlamında tamamen sorulmuştur). Müzikle uğraşan herkes ürettiklerini dinleyicilere sunmak ister diye düşünüyoruz. Albümü sadece internet üzerinden yayımlayabilirdik ama basılı hâlinin de olmasını istedik. Artık yapımcımız olan Eray Düzgünsoy (Müzik Hayvanı) bizim tıkandığımız yerlerde birçok kez yol gösterdi. A.K. Müzik ile tanışmamız da Eray sayesinde oldu. A.K. Müzik’in, yapmaya çalıştığımız müziği, kafa yapımızı olabildiğince anladığına inanıyoruz. Kısacası, Müzik Hayvanı’yla da, A.K Müzik’le de oldukça olumlu bir süreç yaşadık ve yolumuza onlarla devam ediyor olmaktan dolayı mutluyuz. Tolga kayıtlara başlamadan önce dahi albüm tasarımını yapacak birini arıyordu, Kafabindünya’dan Burç Tuncer vasıtasıyla Korgün Akgün ile tanıştık. Korgün, Tolga’nın yolculukta çektiği yüzlerce fotoğrafı ve çeşitli dokümanları kullanarak albümün daha önce sözünü ettiğimiz konseptiyle örtüşen harika bir tasarım yaptı."


Tolga Ayıklar (vokal, dombra, morin huur)
Müge Çığ (synthesizer-elektronikler, geri vokal ve demir kopuz)
Yaren Eren Budak (çello ve geri vokal)
Murat Yakupoğlu (davul, perküsyon ve geri vokal)
A.K. Müzik / Müzik Hayvanı
2016
SoN NoT: 22 Şubat akşamı Kadıköy Dunia'da izleyebilirsiniz. Başlama saati: 21.30. 

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...