20 Ağustos 2020 Perşembe

“Bir çobanın girizgahı” olarak “Dan’ın Şarkısı”

Can Ömer Uygan ismini hem kurucularından olduğu Gevende’den hem de Kam’dan hatırlayanlarınız vardır elbette. İcrasını her nerede duyarsam duyayım “Bunu Ömer çalıyor kesin” dediğim trompetçilerden. Yani karakteri müziğine yansıyan müzisyenlerden. Benim için onu özel kılan unsurların başında da karakteristik icracılığı geliyor. Son dönemde solo kaydettiği “Dan’ın Şarkısı”ile dikkatlerimizi üzerine çeken Ömer sorularımı sabırla cevapladı.
Ömer, ben seni az çok biliyorum ama yine de biraz bahseder misin, trompetle ilişkin nasıl başladı?

1998 yılında Eskişehir Konservatuvarı trompet bölümünü kazandım ve ilk hocam Mehmet Erten ile trompet çalışmalarına başladım. Ancak sonraki yıl nihai ustam Erden Bilgen’in okula gelmesi ile trompetle olan asıl ilişkim başladı diyebilirim. Erden Bilgen ile olan bu eğitim sürecimde, hocanın beni Chet Baker ile tanıştırmasıyla bu ilişki heyecanlı bir ivme aldı ve ardından ben de diğer ustalarım/feyzlerim Erik Truffaz, Nils Petter Molvaer, Miles Davis, Ergun Şenlendirici ve İmer Demirer’i takip ettim. Ve tabi 2000 yılında Gevende’yi kurmamız ve beste hayatına geçmemiz de trompet ile olan ilişkimin değişerek gelişmesi için çok önemli oldu.

“Dan’ın Şarkısı” nasıl ortaya çıktı? 
Dan Yıldızı, Anadolu’da Çoban Yıldızı’na verilen bir diğer isim. Yani “Dan’ın Şarkısı” aslında Çoban’ın Şarkısı. Neden Çoban’ın Şarkısı? Çünkü müzikle uğraşan çobanı görüp dillendirdiğim yer şöyle: Çoban sazını çalışır, sanatını geliştirir ve bunu sunduğu yer ilk olarak ve zannedersem genel tavır olarak “an”dır ve o “an”da bulunan dinleyicileridir. Yani ağaçlardır, kuşlardır, çobanlığını yaptığı hayvanlarıdır, ötesinde berisinde bir dere varsa o deredir. Yani bunu yaymak gibi bir ilk derdi yoktur. Bu benim sanatla olan temel ilişkime en yakın olan ilişki diyebilirim! Buna istinaden “Dan’ın Şarkısı” için de, aslında artık sanatını/ifadesini içeriden dışarıya aktarmak ve paylaşmak isteyen bir çobanın girizgahı diyebilirim.

Collectif de Contre-déterminisme Magique (CCDM) ile buluşman nasıl gerçekleşti?
Haber geçen yaz Marsilyalı sanatçı kolektifi CCDM ile birlikte çalışan ressam arkadaşım Hilal Can’dan geldi. Kolektifin karantina döneminde Fransız Radyo Kanalı Radio Galere’e hazırladığı 7 haftalık özel bir program için buluştuk. Çeşitli sanatçıların doğaçlama kayıtlarını yayımlamak üzere bir toplama gerçekleştiriyorlarmış ve o sanatçılardan biri de ben oldum. Sanırım CCDM bandcamp üzerinden toplama bir albüm de yayımlayacak.


Video Mehmet Ömür’e ait. Onunla nasıl bir araya geldiniz?
Mehmet Ömür 13 yıllık askerlik arkadaşım ve açıkçası muazzam bir görselci. “Dan’ın Şarkısı”nı kaydettiğimde fikir almak adına dinlemesi için ona yolladım ve o da bana yayımladığımız videonun taslağı ile döndü. Böylelikle organik bir şekilde ilk ifade birliğimizi kurmuş ve bir araya gelmiş olduk.

Karantina süreci senin için nasıl geçti?
Üretmenin değerini anlayıp ve bunu yollarını arayıp bularak.

Kam’da durumlar nedir, yeni albüm geliyor mu?
Yeni albüm gelecek elbet, şu sıralar eldekileri bir havuzda topluyoruz ve aralarından seçerek ilerliyoruz. Eylül başında İKSV Caz Festivali kapsamında bir konserimiz olacak. Kayda ne zaman gireriz o şu anda tam tarih olarak net değil. Üretim tezgahımız açık, ekleyerek ve geliştirerek ilerlemeye devam ediyoruz.

Etkilendiğin trompetçiler/müzisyenler kimler?
Nils Petter Molvaer, Arve Henriksen, Erik Truffaz, Ergun Şenlendirici, İmer Demirer, Miles Davis, Freddie Hubbard, Kenny Wheeler, Yahya Dai, Jan Garbarek, Şenol Küçükyıldırım, Şevket Akıncı, Bill Frisell, Dead Can Dance, Lisa Gerrard, Saadet Türküöz, Senem Diyici, Sidsel Endresen, Beady Belle, Sade, Pearl Jam, Eddie Vedder, Stone Gossard, Güs Weg, Pink Floyd…

Bu aralar kimlerle çalıyorsun, neler yaptın?
Stüdyo kaydı olarak; Bade Nosa, Mircan Kaya, Aslıhan Kabukçu aka Noi, Selin Baycan ve Seda Eylül Tansık’ın teklileri için kendi stüdyomda solo trompet ve eşlik kayıtlarını yaptım. Circle Horn diye isimlendirdiğim, disiplinlerarası sanatçılarla işbirlikleri yaptığım bir de serim var. Galata merkezli olan bu serinin ilkini Esra Uyman’ın seması eşliğinde sanatçının kendi mekanında, ikincisini ise ressam Hilal Can’ın kendi sergisinde, tepegöz kullanarak uygulamasını yaptığı Cyclop projesi ile birleştirdik. Üçüncüsünü bu ağustos sonu Galata’da Eksibir’de gerçekleşecek olan “Kemiklerin Üstüne Şarkılar - Disiplinler Arası Temas” günlerinde, Mehmet Ömür’ün görselleri eşliğinde kayda alacağız. Bunun dışında daha yeni deneme çekimlerine başladığımız “Land Of Session” adı altında bir konser serisine başladık ve orda yine Mehmet Ömür ile beraberiz. Aynı zamanda “Dan’ın Şarkısı”nı yayımladığım ve doğaçlama odaklı kayıtlar paylaşmak üzere yola çıktığım plak şirketi Land Of Session ile aynı ismi taşıyan bu seri aslında, benim birlikte çalmayı sevdiğim ve her konser farklı müzisyen kombinasyonlarını buluşturmayı amaçladığım bir meşk ve doğaçlama buluşmaları serisi. Maksat bu kayıtları eş zamanlı videolayıp dijital mecralardan yayımlamak ve içinde bulunduğumuz kültürü paylaşmak. Ve belki de ileride, bu zamanın hallerinin bir müzik dökümanı olarak sunmak.

Türkiye’deki yeni nesil trompetçiler için ne düşünüyorsun?
Çok sıkı takip ettiğimi söyleyemeyeceğim ama karşılaştıkça çok güzel seslerin geldiğini görebiliyorum. Hepimiz gibi, bazen taklit eden ve sağlam bir azınlık da olsa sadece feyz alıp kendi çizgisini oluşturan arkadaşlarımız var. Öyle ya da böyle bu çok önemli, bizim kendimizi deneyimleme ve geliştirme çabamız çok önemli çünkü. Ne diyebilirim, su akar yolunu bulur. Hepimizin yolu açık olsun.

Önümüzdeki süreçte solo işlerini dinleyebilecek miyiz?

Dediğim gibi bu tekli aslında gelecek diğer çalışmaların da habercisi niteliğinde. Solo bir sürece girmek kesinlikle aklımda ancak bu süreci öncelikle “Land Of Session” konser serilerinden yayınlarla ve belki yeni teklilerle destekleyeceğim. Yine de, Kam’ın ikinci albümünün süreci öncelikli hedefim. Daha sonra net bir tarih koyacağım kendime.




Can Ömer Uygan'ı aşağıdaki linklerden takip edebilirsiniz.

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Filozof, şair ve müzisyen Cavit Murtezaoğlu’nun ardından...

Bir hayata pek çok farklı işi sığdırmış bir müzisyen, filozof, şair ve öğretmen Cavit Murtezaoğlu geçen günlerde Covid-19 yüzünden hayata gözlerini yumdu. 2009 yılında henüz taze çıkmış “Virtüözler” albümünü konuşmak bahanesiyle Yeni Aktüel Dergisi için yaptığım söyleşiden onu daha içeriden tanımak isteyenler için küçük bir derleme... İran halkının olduğu gibi Murtezaoğlu’nun da esas hayatı tam da yasaklardan sonra değişim göstermişti.

Yazının devamı için tıklayınız: Cumhuriyet Gazetesi

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...