29 Temmuz 2020 Çarşamba

Şanslı bi' çocuğun büyürken dinledikleri no.2

Serinin ikinci albümü de yine Putumayo'dan: "French Cafe". Bu albümü o kadar çok dinledik ki, öyle sanıyorum ki artık aile büyükleri bile içindeki parçaları ezbere ve hatta sıralamasıyla biliyorlar. Çınar mı, onun direkt ezberinde. Gerçi son zamanlarda dinlediği ve kulağını çevirdiği şarkıların skalası yaşının gerektirdiği gibi ve öyle sanıyorum ki onlara da burada yer verebileceğim. 

Bu albümün elime geçmesi sık sık Fransa seyahatleri yapan ablalarımdan biri tarafından hediye edilmişti. Lale Plak, -ki "Brazilian Lullaby" albümünü oradan almış olduğumu yazıyı yayınladıktan çok sonra hatırladım-, Zihni Müzik gibi albüm satan dükkanlarımız olmasa 1990'lar ve 2000'lerin başında müziğe erişmemiz daha da zor olabilirdi. Zira eskiden Spotify mı vardı?-gerçi orada da her aradığını bulamıyorsun ya...- 

Herkesin artık karışık kasedini dijital ortamlardan yapabildiği günümüz Spotify ve YouTube ortamlarının henüz bu kadar kullanılmadığı ve hatta hiç ortada olmadığı yıllarda önemli bir boşluğu doldurmuştu Putumayo. Üstelik hedef kitlesi biz bile değildik. "Etnomüzikoloji öğrenimi görüyorum" dediğimde "Ha etnik müzikler yani..." diye konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerin ağızlarına kürekle vurma istediğinin de henüz ortaya çıkmadığı çünkü zaten benim bile 9 yaşında olduğum 1991 yılında kurulmuş Putumayo. Barlarda piyano çalarak geçimini sağlayan ve çağdaş ve yerel kıyafetlerle haşır neşir olan tekstilci Dan Storper tarafından kurulmuş Putumayo. İsimini ise Kolombiya'nın Amazon bölgesindeki Putumayo Nehri'nden almış. Sık sık seyahate çıkan Dan, Nehir'den çok etkilenerek bu ismi plak şirketinin adı olarak almış. Dan ve Putumayo hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız kutsal Wikipedia'ya sorabilirsiniz. Ya da kendi internet sitelerinden edineceğiniz bilgilerle konuya biraz daha hakim olabilirsiniz. Albüm ve içinden seçtiğim parçanın bizim için olan hikayesine başlamadan önce, biraz önce fark ettiğim bir asılsız ve dayanaksız tespitimi sizinle paylaşmak isterim: Sanırım günümüzde Putumayo'nun halen toplama albüm yapabiliyor olması dışında pek de bir hükmü kalmadı. Kendimizi YouTube ve Spotify'a teslim ettiğimiz bu günlerde YL tezimde de bahsettiğim gibi internet ortamında olmayan kimse var olamayacak ve oranın gücünü keşfetmeyen kimse ne yazık ki varlığını uzun sürdüremeyecek. Belki de Putumayo bunun en iyi örneklerinden olabilir. "Tiny Desk Consert" serisi hayatımızdayken herhalde kimse artık toplama albümlerin yüzüne bakmıyordur diye düşünüyorum. Dünyanın farklı yerlerinden farklı müzisyenlerin mükemmele yakın bir sound ile canlı performansları gerçekleştirdikleri bu konser serisini izlemediyseniz hemen konuya vakıf olmak için YouTube'a bir sorun. Karşınıza çıkacaklardan ben sorumlu değilim. Eğer performans seyretmeyi seviyorsanız birkaç gününüzü ekran karşısında geçirmeye hazır olun; benden söylemesi!

Bu kadar dallanıp budaklandıktan sonra, gelelim French Cafe albümünün bizde bırakan izlerine. Çınar henüz minnoş bir bebekken ve ben ona henüz "çen büyyünçeee çen mi olacan?" diye abuklarken ve o bana gayet hayatın anlamını anlatırcasına bakarken Portekizce'den sonra sökeceği dilin Fransızca olacağını düşündürtecek kadar çok dinledik bu albümü. 

En sevdiğimiz ve dönüp dönüp dinlediğimiz şarkı kuşkusuz 1961 doğumlu Fransız müzisyen Stéphane Sanseverino'nun seslendirdiği "Mal o Mains" oluşmuştur. Hatta bizim bu parçaya ve albüme bu kadar çok taktığımız dönemlerde Çınar'ın babası İlker Görgülü, Bilal Karaman ile  Gipsy Swing Band'de çalıyor ve haftada bir Alt'ta sahneye çıkıyor, sahnede de konuk solistler yer alıyordu. Sibel Köse'nin olduğu konserde İlker'in bu şarkıyı Sibel'e önermiş olduğunu da biliyorum. Manuş/Manouche müziğe ailecek koptuğumuz o günlerde bu parçanın enerjisi de bize müthiş gelmişti.  

Albümdeki bir diğer parça ise benim ezber etmeye niyet ettiğim. Hemen her şakıda olduğu gibi ilk bölümünü ezberleyip ikinci bölümünü salladığım ve hiçbir zaman öğrenemediğim, söz ve müziği Serge Gainsbourg'a ait olan ve -herkes için kullanmayacağım bir tabir- sanatçının 1964 tarihli "Chez Les Yé- Yé" isimli 45'liğinin B yüzünün ilk parçası olan "Elaeudanla Teïteïa" isimli parçaydı. "French Cafe" albümünün 6. parçası olup hem bizim hem de Gainsbourg'un gözbebeği olan Jane Birkin tarafından seslendiriliyor. Şimdilik konuya ve "Şanslı bi çocuğun büyürken dinledikleri"ne ilişkin söyleyeceklerim bu kadar. Serinin üçüncü yazı da yolda ya da yayınladıysam hemen yan linkte.  Parçalar ise hemen aşağıda.



  

 




Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...