Fotoğraf: Alper Ceylan |
Vedat Sakman’ın yeni albümü ‘Yaşamın Gözlerin Kadar Güzel Olsun’ isimli albümü geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Vedat Sakman’la albümü, kayıt edildiği yerde, Sakman Club’te konuştuk.
Vedat Sakman’ın son albümü, adını dünyanın en güzel temennilerinden birinden almış: ‘Yaşamın Gözlerin Kadar Güzel Olsun’. Albümün ismi kadar içindeki parçalar da dikkat çekici. Hemen hemen hepsi birbirinden farklı türlerdeymişçesine duyulan albümdeki şarkıların hiçbiri bir diğerini yadsımıyor. Vedat Sakman tınılarına, melodilerine, şarkılarına ve tavrına alışık olanlar için albüm vazgeçilmez. Vedat Sakman’la Sakman Club’te buluşup müziği, aşkı, hayatı, dostlukları, albümde en çok geçen gözleri ve Vedat Sakman’ı konuştuk.
Şarkılarınız hep dillerde ama bu şarkıların nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz. Bir ilham kaynağı var mı?
İlham perileri hiçbir zaman gökten kanatlanıp uçup gelmiyor. Bu ancak masallarda oluyor. Ama duygusal penceremizin, gözlerimizin açık olması gerekiyor. Albümde de en çok gözlerden bahsediyoruz. İnsanın içini yalnızca gözlerinden görebiliyoruz. Aynı zamanda duygusal kapının açık olması gerekiyor ve bir o kadar da mantığın oturtulması... Üç dakikalık şarkıda belki bir romanı bile anlatabilirsiniz. Şarkı da böyle bir şeydir zaten. Çok sade ve öz ama içi dolu. İnsana çok kolay ulaşılabilecek bir tınıyı ve sözü bulmak için de uzun çalışmalar yapmak gerekiyor. Biz albümü bir buçuk senede yaptık mesela.
Bu sözler ve şarkılar birisi ya da birileri için mi yoksa hayata dair mi yazılıyor?
Bu birileri için tabii ki ama ‘benim birilerim’ değil. Tamamen yaşadıklarımı yazmıyorum, yaşadıklarımla yazıyorum ama başkalarının yaşadıklarını da gözlemlemek gerekiyor. İnsanların gözlerine bakarak içini görmek lazım. Karşıdan gördüğünüz bir olayı, ikili ilişkilerden ve insani boyutlarından yola çıkarak değerlendirmeli. Gözlemlediğimiz insanların yaşadıkları duyguları resmetmeye çalıştık. Sanatın temel kurallarından biri söylediklerinizin samimi olmasıdır. Biz de bunu yaptık. Bir filmi ya da oyunu izlerken eğer oyuncu rol kesiyorsa, sanatsal değerinden kaybediyor demektir. Biz abartılı sesler de kullanmadık. Mesela arabaya binersiniz arabayı kullanırken hız sizi rahatsız etmez ama yanınızdaki insan bundan rahatsız olabilir. Eğer şarkı rahatsız ediyorsa, siz o şarkıyı yapamamışsınız demektir.
ÇOK ZENGİN BİR ALBÜM
Müziklerinizde çok sık rastladığımız bir durum var: geniş bir müzik skalası. Bu albümde de blues’dan arabeske uzanan bir yelpaze var. Büyük bir zenginlik. Bu zenginlik normalde rahatsızlık verebilir ama siz yapınca öyle olmuyor…
Hatta varoş ve Orient de diyebilirsiniz. Evet, zenginlik de diyebilirsiniz. Çünkü demin bahsettiğim gibi frene basmayı biliyoruz. Arabesk bir yaşam şekli ama bir duyguyu bu türle anlatabiliyorsunuz ancak. Ki bu müziğin oluşmasının en temelinde yatan sebep de budur. O müziğin içinde ‘macun’ vardır, birçok farklı ‘gırtlak’ vardır… ‘Sözleri macunlu söylemeyince daha güzel oluyor’ mesajını da vermek istedik. Evet, bu ülkede varoşlar ve oralarda yaşanan duygular var. 8 kişi bir odada yatıyor ve onların da müziği, sesi var. “Baharda yeniden açabilmek için ölmek lazım belki” diyenler var. Bunu derken ‘macun’ yaparsak durum vahim olur. Arkasından da blues kalıplarına sahip bir şarkıyı çalınca “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” denir. Albümde şarkılar arka arkaya duruyor ve birbirlerinden rahatsız olmuyor. Onlar rahatsız olmuyorsa, kimse rahatsız olmuyor demektir.
Albümün kayıtlarından biraz bahsedebilir misiniz?
Albüm kayıtlarını Sakman Club’te yaptık. Burası aynı zamanda bir stüdyo. Burada bütün enstrümanların kanal kaydını alabiliyoruz. Bu albümdeki kayıtlar, yüzlerce gece çaldıklarımız içinden en beğendiklerimizi biraz miksleyerek ve rötuşlayarak yaptığımız şarkıların toplamından oluşuyor. Bir şarkıyı 10 ya da 20 sefer çalmışızdır, onları dinleyerek hangisinin daha doğru mesajı verdiğini ve yüreği titrettiğini bularak onu alıp buraya koyarak bu albümü yaptık. Yani albüm aslında bir ‘unplugged’. Biz burada grup çalışması yapıyoruz. Ben parçayı çalarken grubum bunun daha ne kadar güzel olabileceğini biliyor, hissediyor ve ona göre çalıyor. Her seferinde parçalar farklılaşıyor. Yani hiçbir zaman aynı olmuyor. Mesela davulcu hissettiği bir yere atak koyabiliyor.
Ercan Saatçi, hem yapımcı, hem de fotoğrafçı…
Klibi de o çekti. Hakikaten albüme inandı ve meseleyle halen uğraşıyor. Bir de İnci Rezaki tabii ki. Herkes işin bir tarafından tutuyor. Ben hariç (gülüyor). Ben albümü bitirdim, kenara çekildim. Şimdi sadece gelen soruları cevaplıyorum.
Bir süredir albüm yapmıyordunuz. İki albüm arasında neler oldu?
‘Atları da Vururlar’ müzikalini yaptım. Dizi ve film müzikleriyle uğraştım. Bunlar benim için profesyonel işler. Burada her hafta performanslarımız oldu. Cuma ve cumartesi günleri çalmaya da devam ediyoruz. Çok birikmiş şarkı oldu ve bunları da bir albümde toplamak istedik.
Albümde Mehmet Teoman’ın sözleri var. Onunla yeniden mi çalışmaya başladınız?
Mehmet Teoman’la bizim çalışmalarımız hep sürer. Birlikte yaptığımız çalışmalardan 4 tanesini de albüme koydum. Bu şarkıları sahnede de söylüyordum.
Başka isimler de var albümde…
Atilla Birkiye, Tomris Sakman ve Fredorico Garcia Lorca’dan sözler var.
Baba kız bu albümün içindesiniz. Tomris Sakman’ın sözlerini yazdığı ‘Anlıyor Olmak Sizi’ adlı şarkı da var. Bu size nasıl hissettiriyor?
Bu şarkının sözlerini kızım şiir olarak yıllar önce benim için yazmış. Onu da bana çerçeveletip doğum günümde hediye etti. Halen de onu saklarım. Bir gün gitarı alarak bunu besteledim. “Anlıyor olmak ne güzel sizi, üzülmek kelimelerinize…” diye. Albümde en çok beğenilen şarkı olarak görünüyor. Bu Tomris için de sürpriz oldu. Hiç beklemiyordu. Onun yeteneğinin olduğunu düşünüyorum. O elbette böyle söylemiyor ve söylememesi de normal. Sözleri kendisine ait olan şarkı içinse “Müzik güzel baba ama sözler hiç olmamış” demişti. Önümüzdeki zamanlarda da elime geçirdiğim şiirlerini bestelemeyi sürdüreceğim. Kızım olduğu için değil. Ama cidden heyecan verici işleri var.
Duygu Asena’nın da sözleri var…
Evet, Duygu ‘Kahramanlar Hep Erkek’ isimli bir tiyatro oyunu yazmıştı ve ben de müziklerini yaptım. Oradaki şarkılarından biri de bu ‘Bebeğim’ şarkısıydı. Böylelikle Duygu’yu da anmış olduk.
KADINLARA BU SÖZÜ SÖYLEMENİZ LAZIM
‘Yaşamın Gözlerin Kadar Güzel Olsun’ inanılmaz bir söz…
Böyle bir temenniye ihtiyacımız varmış demek ki… Ama biz bu ismi koyup koymamak konusunda kararsız kaldık. Çok mu uzun olacak diye tereddüde düştük. Ama uzun değilmiş. İnsanların birbirine bunu söylemeye cidden ihtiyacı varmış demek ki. Bu albümü alıp sevgilisine götürüp hiçbir şey söylemeden vermesi bile çok anlam ifade edebilir. Ben olsam böyle yapardım. Belki bu albüm dile getirilemeyen aşklara da mesaj olabilir. Ben olsam böyle bir şey almak isterdim. Siz istemez misiniz? Birkaç sene önce Zuhal’le (Olcay) bir programdaydık. Bu şarkıyı orkestrayla çaldım. Zuhal sonra tümü erkeklerden oluşan orkestraya dönüp “Bu sözü unutmayın. Kadınlara bu sözü söylemeniz lazım. Bütün yollar açılır” dedi.
Zuhal Olcay’la bir şeyler yapıyor musunuz, ya da yapacak mısınız?
Şu anda o Bülent’le (Ortaçgil) çalışıyor. Ama belki ileride bir şeyler yapabiliriz. Leman Sam’la bir albüme başladık. Henüz karakalem çalışmasını yapıyoruz. O da güzel şeyler seçmiş. Çünkü müzikal olgunluk döneminde. Çok güzel bir albüm olacağını düşünüyorum. Tam bir Leman Sam albümü ve dillere düşecek şarkılar olacak bu albümde.
Siz bu gibi ikili projeler yapıyorsunuz ve bunu seviyorsunuz. Oysa özellikle müzikte ikili işlerde kimyanın tutması çok önemli değil mi?
Aynı dili konuştuğumuz insanlar olunca doku tutuyor ve doğru bir şeyler ortaya çıkıyor. Ama evet, bu evlilik gibi bir şey… Diğer türlüsü yapılan işe mutlaka yansır.
Başka projeler var mı?
Ömer Hayyam müzikalini hazırlıyorum şu anda. Sahnede de o parçaların birçoğunu çalıyoruz. Bu oyun devlet tiyatrolarında da oynanacak. Ayrıca klasik rock temelli bir sountrack’i de olacak. Daha sonra aynı anlayışla, Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan’dan oluşan bir beşleme yapmayı düşünüyoruz. Bunlar büyük projeler. Gitarı elime alıp Mevlana’ya “Ne söylerim” diye düşünüyorum. Onların uhrevi yönleri değil de, insani yönlerini anlatmak istiyoruz. Şimdi bunların belge ve bilgilerini toplama aşamasındayız.
Hafta sonları başka olur Sakman Club’te
Sakman Club’teki her konserin çok keyifli geçtiğini söylüyor Sakman ve ekliyor, “Bizim bir de mutfağımız var: Sakman Mutfak. Orada lezzetli yemekler, burada da iyi bir müzik dinletebilmek amacıyla yola çıktık ve yedinci seneye geldik. Burası insanların gerçekten mutlu oldukları bir yer. Sahnede çalanlar da çok mutlu oluyor. Özetle burada insani ve duygusal bir alışveriş oluyor. Mutluluk verici bir yer. Ben de hafta sonları çalıyorum burada ve o zamanı da iple çekiyorum. Hafta sonu gelip bizimle yaşamanız lazım. Her cuma, cumartesinin şekli birbirinden farklı. Çünkü insanlar değişik. Sahneyi de bu şekillendiriyor. Buraya gelip onu yaşamak bu yüzden önemli. Biz sahnede mutluyuz”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder