Önnot: Henüz sadece eşe dosta çay kahve verdiği yeni cafesinde buluşmuştuk birkaç ay önce Zafer Cımbıl ile. Röportaja girizgâhı da öyle yapmıştım. Kadıköy Life Dergisi için yaptığım röportajda daha önceki sohbetlerimizden aşina olduğum hikâyesini iyice irdelemiştim.
Şarkılarını çok sevdiğim Zafer'e şöyle sorular sormuş, böyle cevaplar almıştım.
Röportajı da sanki hiç dostluğumuz yokmuş gibi sizli bizli yazmıştım.
------------------------------------------
Henüz sadece eşe dosta çay kahve verdiği yeni cafesinde buluştuk Zafer Cımbıl ile. Birsen Tezer’in seslendirdiği Delikanlı ve Balıkesir
şarkılarını biliyorsanız, onu bir parça tanıyorsunuz demektir. En azından
müzikal üslubuna aşina sayılırsınız. 15 yıl Amerika’da kalan Cımbıl, geçtiğimiz
yıllarda Organik Şarkılar albümü ile
Türkiye’ye dönüş yapmıştı. Her ne kadar Cımbıl için kapalı kutu deseler de o
bize, müzikle ilişkisini, Amerika’daki hayatını, Türkiye’ye dönünce
hissettiklerini, motor tutkusunu, kısaca hakkındaki hemen her şeyi anlattı. Tanıyanlar
bilir, Cımbıl’ın hikâyeleri hiç bitmez… Şarkıların sırrı da bu olsa gerek.
Takdir edersiniz ki bu durum onu modern zaman ozanı da yapar. Naçizane önerimiz
şarkılı hikâyelerini dinlemek için iyisi mi Zafer Cımbıl’ı takibe almanızdır.
Müziğe nasıl
başladın?
Benim annem ud, babam da cümbüş çalardı. Çünkü onlar köy
enstitüsü mezunuydu. Evde bir müzikal ahenk hep vardı. Bana da mandolin aldılar.
Sonra bağlama, sonra da gitar... Ortaokul yıllarındayken Balıkesir'de gittiğim
düğünlerin orkestraları çok ilgimi çekerdi. Sonra o düğün orkestralarına
yapışıp kaldım. Bisikletim vardı, atlardım bisikletime, giderdim düğünlere,
düğün sahibi gibi otururdum orkestranın yanına, bakardım, basçı ne yapıyor,
gitarcı ne yapıyor diye. Eve gidince repertuarlarından bir şarkıyı seçer onu
çalmaya çalışırdım. Okul yok, gösteren yok! Öyle öyle 5 - 10 şarkıyı çalmaya
başlayınca, günün birinde, bir düğün orkestrasında çalıp söylemeye başladım. Böyle
olunca da artık düğün orkestralarını değil, konserleri izlemeye başladım. Çünkü
arada bir fark olduğunu anlayabiliyorum ama farkın ne olduğunu kestiremiyordum.
Ben la minör basıyorum, konserdeki adamlar başka bir şey basıyordu. Onlarınki
doğru diye de onları takip etmeye çalışıyordum. Ama konser de her zaman olmuyor.
Derken İstanbul'a geldim. Nişantaşı Devlet Konservatuarı'nın sınavlarını
birincilikle kazandım ama sonra asker kaçağı çıkınca gidemedim.
Bostancı'da bir ev tuttum
6 ay çıkmadım dışarı. Akşamlara kadar çalıyorum. Tuvalete onunla gidiyorum,
yemeği onunla yapıyorum. Ellerim nasır bağladı. Çünkü idealize ettiğim bir
sound vardı ve onu çıkarmam lazımdı. Gitar da cem Aksel'in gitarıydı, sağ olsun.
6 ay sonra yaz başlayınca Çınarcık'ta bir orkestrada çalmaya başladım ama ondan
önce Maltepe'de bir düğün salonunda çalıyorduk. İlkin bas çalıyordu, ben gitar
çalıp şarkı söylüyorum. Ama beni rahatsız eden bir şey hep oldu. Neyse… Sonra isimlere
çalmaya başladım.
AMERİKA YOLLARI...
Kimlere çaldınız?
Erol Büyükburç, Cem Özer Lafi Açiyor Laf Alpay Abi,
Gündoğarken, Deniz Arcak, Ümit Sayın, ilk albümünde ve birkaç konserinde
Tarkan, Ayşegül Aldinç, Eda- Metin Özülkü, Pınar Aylin... Kim gelirse
çalıyordum. Bunlar böyle giderken bu işte bir eksik olduğunu düşünmekten
kendimi alıkoyamıyordum. Balıkesir'deki his, aynı yerde duruyordu. Basçı
olmadığımı, müzisyen olduğumu fark ettim. Ama öyle bir şey yapmalıydım ki bütün
enerjimi bir yerde toplamalıydım.
Sonra Amerika'ya
gittiniz...
Evet, 1999 yılında ses mühendisi olmak için Amerika'ya
gittim. Sonra, karım ve çocuğum da geldi…
KİLİSEDE DE ÇALDIM
Peki, müziğe devam
ettiniz mi?
Presbiteryan Kilisesi’nde pazar
günleri bas gitar çalmamı istediler. Ben ise farklı bir şey yapıp eğlenmek istiyordum
ve perküsyon çalmaya başladım. Çok değişik bir setup’ım vardı. Ben gittikten
sonra birini de bulamadılar sanıyorum ki… Göbek davulu kullanıyordum. Sağda çok
küçük bir pikolo trampet, ziller… Ritmi de daha çok melodi gibi çalıyordum bu
yüzden, dansöz zilleri, buradan götürdüğüm bir metre boyunda keçi çanlarını
kullanıyordum. Çok hoş bir 5 sene geçirdim. Ayda bir kere çaldığım bir de trio
vardı. Amerikan standartlarını yorumluyorduk. O grupta da bas çalıyordum.
Aralara çok güzel Türkî motifler koyuyordum. Onlara enteresan geliyordu.
ALBÜMDE PERULU
ARKADAŞLARIN YARDIMI
Asıl konumuz müziğe dönecek olursak, Organik Şarkılar nasıl oluştu?
Yıllarca biriktirdiğim sesler cebimden çıkmaya başladı. Organik Şarkılar albümü böyle oluştu. Para
harcamadık. Fasulye, zeytinyağı, bulgur, karşılığında yapıldı albüm. Kimse karışmadı,
kimsenin fikri sorulmadı. Çünkü ne soracak ne de çalacak adam yoktu. Bu yüzden
hepsini tek başıma çaldım. İki- üç Perulu arkadaşım yardım etti. İki parçayı da
burada Aladdin Deniz düzenledi. Organik Şarkılar
çıkınca kendime dışarıdan bakmışım gibi oldu. Şarkılar beğenildi ama ben daha bunlar
olmamıştır diye düşünüyordum. Birsen (Tezer) de içinden iki şarkı alınca, güzel
şeyler yaptığımın ispatı oldu.
Birsen Tezer ilişkisi
nasıl oldu?
Birsen benim çok eski arkadaşım. 1987’de Kıbrıs’ta tanıştık.
Sonra ben bir grup kurdum orada Birsen de vardı. Çok güzel müzik yapmaya
başladık. Derken Mecdiyeköy’deki Günay Restoran’da sahneye çıkmaya başladık. 2
sene çaldık sonra dağıldı grup. Benim Amerika’ya gittiğim zamanlarda Birsen de
Bodrum’daydı. Birsen 8 sene Bodrum’da kaldı, çocuğunu büyüttü. Tekrar
İstanbul’a gelip müzik yapmaya karar verdi. Ben Organik Şarkılar’ı da bitmiş olarak getirdim. Burada Sedef Erken
çok beğendi albümü ve bastı. Birsen’le buluştuk, o da dinledi… Albüm yapmak
istiyordu. İlk albüme Balıkesir
şarkısını aldı, sonra da Delikanlı’yı
2. Albümüne aldı.
Bir tesadüfle bu stüdyoyu bulduk. Ercan Yazıcı ile burayı açmaya karar verdik.
Ercan da tamam dedi birlikte açtık. Stüdyonun her tarafını ben yaptım. Yan
tarafını da cafe yapayım diye düşündüm.
2013 yılında albüm
bir daha basıldı…
Evet, 2013’de Ada Müzik’ten basıldı. Hayal Kahvesi’nde
lansmanı oldu Erkan Oğur, Gürol Ağırbaş, Birsen Tezer ve Akın Eldes’le birlikte
güzel bir konser yaptık.
Yeni sezonda bir
tekli çıkaracaksınız bundan bahseder misiniz?
Aşık'a Bağdat
isimli şarkım çıkacak evet. Düşüşte olan bir uçağın burnunu o kaldıracak gibi görünüyor.
Sonra da albüm geliyor ve onda da çok güzel şarkılar var. Eylül’den itibaren
Zafer Cımbıl, telleri kesip partiye girip, bir de sahneye çıkacak.
Sonnot: Buradan dinlenebilir
https://www.youtube.com/watch?v=aujSy6gfyPo
Gitar- vokal: Zafer Cımbıl
Gitar- vokal: Zafer Cımbıl
Gitar: Akın Eldes
Keman: İlker Görgülü
Klarnet: Saygın Akbudak
Bas gitar: Cüneyt Saka
Davul: Ercan Yazıcı
Düzenleme: Akın Eldes, Zafer Cımbıl, Ercan Yazıcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder