29 Aralık 2008 Pazartesi

Kaşları Çatık Müzik Yazıları - 1


Notre Dame Okulu ve Sınırları Belirlenen Polifoni Üzerine Bir Deneme



Bir öğretim merkezi olarak tarif edilen Notre Dame Okulu, 1173 yılında Skolastik eğitim verene kadar, ortaçağ Paris Üniversiteleriyle denkliği sağlanmamış bir kurumdu. Clairvaux’lu St. Bernard (1090 – 1153), Peter Abelard (1079 – 1142) Salisbury’li John (ö. 1180) ve Peter Lombard (ö. 1163) gibi bazı düşünür ve öğretmenleri tüm Avrupa’nın erken dönem, çağdaş ve cezbedici fikirlerini işaret etmekteydiler: “İtalyanların Papalığı, Almanların İmparatorluğu, Fransızların ise eğitimi…” 12. yüzyılda bu denli zeka ışığı gösteren bir kurumun varoluşu kimi tarihçiler için Rönesans Döneminin yaklaştığını duyurmak için yeterliydi.

Bazı tarihçiler Rönesans döneminin tam da sözü geçen tarihlerde, yani 12. yüzyılda başlamış olabileceği konusunda ısrarcıdırlar. Bu ısrarlarını temellendirdikleri nokta ise, yüzyılın filozoflarının ve genel olarak yaşam biçimlerinin niteliksel değişimidir. Dil konusunda çeşitli çalışmalar yoğunlaşıyor ve bunlar aynı zamanda “logos” kavramının ortaya çıkmasına da izin veriyordu. Dolayısıyla akıl ve mantık da tanrıya inançla pekişerek, harekete geçiyordu.

Her ne kadar bütün bunlar dinsel bir kaygıyla gerçekleşiyor olsa da düşüncelerle gelişen her bir olgu Rönesans’ın da geldiğinin belirteci haline dönüşüyordu. Kuşkusuz okullaşmalarla gelişen süreç bir biçimiyle; özellikle dile yönelik çalışmalarla yapılan şekliyle müziğe de yansıyordu.

“Yorum Çağı” olarak da nitelendirilen, bu dönem bir önceki yüzyılın, “mutlak hakikati arama” olgusu üzerine bu denli bir değişime ön ayak olabiliyordu. Mutlak hakikati bulma konusu ise, başlangıcı ve sonu olmayan bir sürecin tasviridir ki, bu sınırsızdır. Bunun sınırlarını çizmek demek mutlak hakikat ile özdeşleşen tanrıyı da sınırlandırmak demekti.

Fikirler ve dil üzerine yapılan değişiklikler, yeni düşünce biçimleri, ‘tanrı’ kavramı üzerinden oluşturulan felsefi yapılar müzik içinde de kendisine yol bulmaktaydı. 1000’li yılların öncesine kadar daha çok monofonik olan müzik tam da bu gelişmelerin sonrasında polifoni ve onun sorunlarıyla karşılaşmıştır. Bunlardan en önemlisi ise, dokümanların çözülmesi sırasında karşılaşılan, kökensel problemlere dönük olmuştur.

12. yüzyılın ortalarında, polifoniye ait dokümanların orijinal halleriyle bulunması oldukça zordu. En azından kimsenin konuyla ilgili dokümanların olduğu gibi anlaşılması için rehberlik yapamayacağı açıkça ortadaydı. Bu da Avrupa içinde yerel olarak değişiklikler de gösteren polifoninin kökeni ve yayılmasıyla ilgili soruların gündeme gelmesine neden olmuştur.

Erken Ortaçağ polifonisini tanımlamaya çalışan teoristler, bütün partilerin ölçülü ve yerel pratiklerle örüntülendiğini açıklayabilmişlerdir. Saf müzikal kaynakları kapsayan kompozisyonların, orijinal olarak düzenlendiği bir alanla sınırlı olmadığını da vurgulayabilmişlerdir.

İngiltere ve İspanya’da öne sürülen işler için, muhafazakâr St. Martial Kilisesi’nin baskı unsuru oluşturan mertebeleri performansların üslubuna ait temelin korunması gerekliliğine inanmaktaydılar: bu da bir biçimiyle yerel unsurlardan geçmekteydi. Ancak sözü geçen yerlerde, kökensel olarak başka yerlerden gelenlerin dışında çok fazla repertuarın olduğu da söylenmemektedir. Bu da başka bir tartışmayı, şarkıların bir biçimiyle taşınabilirliğinin göstergesi haline dönüşmekteydi. Buradaki en büyük problem ise, müzikal ve artistik söylem bağlamında, polifonide kullanılan en eski armoni ve kontrpuan biçimi olarak bilinen organumun disiplinli kararlılığı gibi görünmekteydi.

Bir çok tartışma halen birbirini izlemekte ve buna bağlı olarak müzikologlar Ortaçağ polifonisi için pek çok teori öne sürmektedirler. Ortaklaştıkları en önemli nokta ise, ‘polifoninin, tek bir yerden çıkmadığı, farklı yerlerde farklı zamanlarda, farklı gelişmeler göstermiş olduğu’ konusudur.

12. yüzyılın ortalarıyla beraber, gerçek, evrensel müzikal liderlik olarak tasvir edilen durum ortaya çıkmıştır. Paris’te özel bir kompozisyon merkezi, Notre Dame Katedrali’nde açılmıştır. Burası bundan böyle, polifoninin başlangıç noktası olarak kabul edilecek ve polifonide müzikal stilin tutarlılığıyla, teknik bir takım unsurların merkezi halini alacaktı. Ancak tamamen kendi prosedürleriyle hareket edecek bir yer olmayacak, aynı zamanda, merkez olarak kabul edilen katedralin dışından da müzisyenlerle çalışacak, fakat yapılan işlere standart getirilecekti. Dolayısıyla Notre Dame Okulu olarak da bilinen merkez polifonik müziğin giderek sınırlarının çizilmeye başlandığı bir merkez haline dönüşmekteydi.

12. ve 13. yüzyılın keşişleri, özellikle de bu okulda şekillenmeye başlayan organum ile daha komplike formları partisyon şarkıcılığı ile denemişlerdir. Bu da bir sesin aşağıya doğru inerken diğerinin yukarıya doğru çıkmasıyla daha değişken bir hal almış olan “yeni müziğin” kilise tarafından da kabul edilebilir değişkenliğini göstermektedir.

Notre Dame Okulu’nun en önemli özelliklerinden biri de repertuarların sıkı bir biçimde tekrar tekrar kopyalanarak tutulmasını ve kaybolmamasını sağlamaktı. Bu işlerin içinde belirgin karakterlere sahip ve tını olarak Paris kökenli olmayan işler de bulunmaktaydı. Bu kopyalama sayesinde, pek çoğu, İspanya ve İskoçya kökenli olan kompozisyonlar da yüzyıllar sonrasına taşınacak olan repertuarın bir parçası haline geleceklerdi.

Bir çok açıdan müzikal ilerleme, Notre Dame müzisyenleri tarafından başlatılmıştı. Bunlardan bir tanesi de performansları gerçekleştirecek olan Notre Dame korosuydu. Salisbury’li John 1164’de buraya geldiğinde pek çok yönden etkilenmiş, bunu bir hac ziyareti de olarak Thomas Becket’e yazmıştı. Mektubunda filozofların çalışmalarının yanı sıra, yiyeceklerin bolluğundan da bahsetmiştir. Her ne kadar Becket’e yazıp yazmadığı bilinmiyor olsa da etkilendiği bir başka unsur da belli ki burada icra edilen polifoniydi. Bu okul pek çok farklı yer ve kilise için oldukça önemli hale gelmişti. Başka yerlerden ziyarete gelenler, Salisbury’li John gibi etkisi altında kalmaktaydı. Burada icra edilen polifoni başta Paris’te bulunan kiliseler olmak üzere, pek çok kilise için bir model oluşturmaktaydı. 13. yüzyılın başlarında, günümüzde de bilinen ‘Notre Dame Repertuarı’ pek çok katedralde olduğu kadar geniş bir arşivle olmasa da kiliselerin çoğunun arşivinden çok daha iyi bir biçimde oluşturuldu.

Gotik dönem polifonik müzik örneklerinin ölçülendirilerek yazılan notasyonların ve bu biçimde gerçekleştirilen performansların en iyi örneklerinin ortaya konulduğu bir dönemdi.

Polifonik müziklerin değişimine ön ayak olmuş bir isim olarak dönemin en önemli müzik adamı Léonin (1150’ler de doğduğu ve tahmini olarak 1201’de öldüğü sanılmaktadır)’den de söz etmek gerekmektedir. İlk olarak "Beatae Maria de Virgins" kilisesinde koro şefi olarak çalışmaya başlayan, Notre Dame katedralinin tamamlanmasından sonra da bu katedralinin müzikal yönetmeni olmak için yarışmaya girmiş, Notre Dame'ın büyük müzikal otoriteleri arasında birinci sırada yer almış olan Léonin polifonik kilise müziğinin ilk kompozitör ve icracılarındandır. Aynı zamanda “Magnus Liber Organi” Büyük Organum Kitabı olarak da bilinen ancak tam adı “Magnus Liber Organi de Graduali et Antiphonario Pro Servitio Divino”, olan kitabın da yazarıdır.


Léonin’nin ritmik modları kullanan ilk besteci olarak da bilinmektedir.
1. uzun – kısa (trochee)
2. kısa – uzun (iamb)
3. uzun – kısa – kısa (dactyl)
4. kısa – kısa – uzun (anapest)
5. uzun – uzun (spondee)
6. kısa – kısa (pyrrhic)

Leonin için müzikologlar, müziğe rasyonel bir yaklaşımda bulunarak, ritim ve polifoni arasındaki bağları çözmüş olduğunu ve böylelikle, oluşturduğu metot içinde ritmin etkisini ortaya çıkardığını söylemektedirler.

Bahsedilen tarihlerdeki müziğin Notre Dame Okulu içinde anlamlanmasına katkıdan bulunan bir diğer isim ise kuşkusuz Pérotin (1159 – 1205)’dir. Pérotin, 12. yüzyılın sonlarıyla, 13. yüzyılın başlarında, Notre Dame Okulu’nun az sayıdaki kompozitörlerindendir. Bir diğer adı da, Perotinus Magnus olan Pérotin’in Büyük Organum Kitabı’nın bitirilmesi ve geliştirilmesi için çalıştığı da bilinmektedir. Bunun dışında Perotin, üç ve dört sesli hmnyler yazarak onların gelişimine ciddi katkılar sağlamıştır. Sözü geçen ritmik modların kullanımında da Léonin kadar adı geçen bir kompozitördür.

Léonin ve Perotin’in yaptığı pek çok yenilik günümüzde bile pek çok müzisyen tarafından kullanılmaya devam etmektedir. Ama asıl önemli olan, Ortaçağ’dan başlayan bu değişim sürecinin organumun kurallarının belirlenmesinin de ötesinde, Avrupa kökenli batı müziğinin temellerinin de atıldığı bir dönem oluşudur.


Kaynakça


Richard H. Hoppin, Medieval Music, W.W. Norton & Co., New York, 1978
ed. Sadie, Stanley, Articles Anonymous theoretical writings, Organum, Leonin, Perotin, The New Grove Dictionary of Music and Musicians, 20 vol. London, Macmillan Publishers Ltd., 1980
Golf, Jacques Le, Ortaçağ’da Entelektüeller, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ayrıntı, İstanbul, 2006
Sanders, Ernest H., French and English Polyphony of the 13th and 14th Centuries, Ashgate, Newyork
Çotuksöken, Betül, Ortaçağ Yazıları, Kabalcı, İstanbul, Mayıs 1993
Dickenson, Andrew Wilson, The Story of Christian Music, A Lion Book, England, 1992
Seay, Albert, Music in the Medieval World, Waveland, USA, 1975
http://www.ulumulhikmekoeln.de/geneldusuncetarihi/mujdeninlatinyankisi.htm
http://www.kyrene.org/schools/brisas/sunda/ma/mahome.htm
http://www.kyrene.org/schools/brisas/sunda/ma/1xiao.htm
http://en.wikipedia.org/wiki/P%C3%A9rotin
http://www.driftlessbooks.com/Members/allegra/ebay-pics/petrucci/DSC00214.JPG
http://en.wikipedia.org/wiki/Rhythmic_modes
http://en.wikipedia.org/wiki/L%C3%A9onin

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...