18 Aralık 2015 Cuma

AMERİKA TÜRKİYE HATTINDA BİR OZAN



 Önnot:  Henüz sadece eşe dosta çay kahve verdiği yeni cafesinde buluşmuştuk birkaç ay önce  Zafer Cımbıl ile. Röportaja girizgâhı da öyle yapmıştım. Kadıköy Life Dergisi için yaptığım röportajda daha önceki sohbetlerimizden aşina olduğum hikâyesini iyice irdelemiştim. 

Şarkılarını çok sevdiğim Zafer'e şöyle sorular sormuş, böyle cevaplar almıştım. 

Röportajı da sanki hiç dostluğumuz yokmuş gibi sizli bizli yazmıştım. 

------------------------------------------

Henüz sadece eşe dosta çay kahve verdiği yeni cafesinde buluştuk Zafer Cımbıl ile. Birsen Tezer’in seslendirdiği Delikanlı ve Balıkesir şarkılarını biliyorsanız, onu bir parça tanıyorsunuz demektir. En azından müzikal üslubuna aşina sayılırsınız. 15 yıl Amerika’da kalan Cımbıl, geçtiğimiz yıllarda Organik Şarkılar albümü ile Türkiye’ye dönüş yapmıştı. Her ne kadar Cımbıl için kapalı kutu deseler de o bize, müzikle ilişkisini, Amerika’daki hayatını, Türkiye’ye dönünce hissettiklerini, motor tutkusunu, kısaca hakkındaki hemen her şeyi anlattı. Tanıyanlar bilir, Cımbıl’ın hikâyeleri hiç bitmez… Şarkıların sırrı da bu olsa gerek. Takdir edersiniz ki bu durum onu modern zaman ozanı da yapar. Naçizane önerimiz şarkılı hikâyelerini dinlemek için iyisi mi Zafer Cımbıl’ı takibe almanızdır.

Müziğe nasıl başladın?

Benim annem ud, babam da cümbüş çalardı. Çünkü onlar köy enstitüsü mezunuydu. Evde bir müzikal ahenk hep vardı. Bana da mandolin aldılar. Sonra bağlama, sonra da gitar... Ortaokul yıllarındayken Balıkesir'de gittiğim düğünlerin orkestraları çok ilgimi çekerdi. Sonra o düğün orkestralarına yapışıp kaldım. Bisikletim vardı, atlardım bisikletime, giderdim düğünlere, düğün sahibi gibi otururdum orkestranın yanına, bakardım, basçı ne yapıyor, gitarcı ne yapıyor diye. Eve gidince repertuarlarından bir şarkıyı seçer onu çalmaya çalışırdım. Okul yok, gösteren yok! Öyle öyle 5 - 10 şarkıyı çalmaya başlayınca, günün birinde, bir düğün orkestrasında çalıp söylemeye başladım. Böyle olunca da artık düğün orkestralarını değil, konserleri izlemeye başladım. Çünkü arada bir fark olduğunu anlayabiliyorum ama farkın ne olduğunu kestiremiyordum. Ben la minör basıyorum, konserdeki adamlar başka bir şey basıyordu. Onlarınki doğru diye de onları takip etmeye çalışıyordum. Ama konser de her zaman olmuyor. Derken İstanbul'a geldim. Nişantaşı Devlet Konservatuarı'nın sınavlarını birincilikle kazandım ama sonra asker kaçağı çıkınca gidemedim.
Bostancı'da bir ev tuttum 6 ay çıkmadım dışarı. Akşamlara kadar çalıyorum. Tuvalete onunla gidiyorum, yemeği onunla yapıyorum. Ellerim nasır bağladı. Çünkü idealize ettiğim bir sound vardı ve onu çıkarmam lazımdı. Gitar da cem Aksel'in gitarıydı, sağ olsun. 6 ay sonra yaz başlayınca Çınarcık'ta bir orkestrada çalmaya başladım ama ondan önce Maltepe'de bir düğün salonunda çalıyorduk. İlkin bas çalıyordu, ben gitar çalıp şarkı söylüyorum. Ama beni rahatsız eden bir şey hep oldu. Neyse… Sonra isimlere çalmaya başladım.

AMERİKA YOLLARI...

Kimlere çaldınız?
Erol Büyükburç, Cem Özer Lafi Açiyor Laf Alpay Abi, Gündoğarken, Deniz Arcak, Ümit Sayın, ilk albümünde ve birkaç konserinde Tarkan, Ayşegül Aldinç, Eda- Metin Özülkü, Pınar Aylin... Kim gelirse çalıyordum. Bunlar böyle giderken bu işte bir eksik olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Balıkesir'deki his, aynı yerde duruyordu. Basçı olmadığımı, müzisyen olduğumu fark ettim. Ama öyle bir şey yapmalıydım ki bütün enerjimi bir yerde toplamalıydım.
Sonra Amerika'ya gittiniz...
Evet, 1999 yılında ses mühendisi olmak için Amerika'ya gittim. Sonra, karım ve çocuğum da geldi…

KİLİSEDE DE ÇALDIM

Peki, müziğe devam ettiniz mi?
Presbiteryan Kilisesi’nde pazar günleri bas gitar çalmamı istediler. Ben ise farklı bir şey yapıp eğlenmek istiyordum ve perküsyon çalmaya başladım. Çok değişik bir setup’ım vardı. Ben gittikten sonra birini de bulamadılar sanıyorum ki… Göbek davulu kullanıyordum. Sağda çok küçük bir pikolo trampet, ziller… Ritmi de daha çok melodi gibi çalıyordum bu yüzden, dansöz zilleri, buradan götürdüğüm bir metre boyunda keçi çanlarını kullanıyordum. Çok hoş bir 5 sene geçirdim. Ayda bir kere çaldığım bir de trio vardı. Amerikan standartlarını yorumluyorduk. O grupta da bas çalıyordum. Aralara çok güzel Türkî motifler koyuyordum. Onlara enteresan geliyordu.

ALBÜMDE PERULU ARKADAŞLARIN YARDIMI  

Asıl konumuz müziğe dönecek olursak, Organik Şarkılar nasıl oluştu?
Yıllarca biriktirdiğim sesler cebimden çıkmaya başladı. Organik Şarkılar albümü böyle oluştu. Para harcamadık. Fasulye, zeytinyağı, bulgur, karşılığında yapıldı albüm. Kimse karışmadı, kimsenin fikri sorulmadı. Çünkü ne soracak ne de çalacak adam yoktu. Bu yüzden hepsini tek başıma çaldım. İki- üç Perulu arkadaşım yardım etti. İki parçayı da burada Aladdin Deniz düzenledi. Organik Şarkılar çıkınca kendime dışarıdan bakmışım gibi oldu. Şarkılar beğenildi ama ben daha bunlar olmamıştır diye düşünüyordum. Birsen (Tezer) de içinden iki şarkı alınca, güzel şeyler yaptığımın ispatı oldu.

Birsen Tezer ilişkisi nasıl oldu?
Birsen benim çok eski arkadaşım. 1987’de Kıbrıs’ta tanıştık. Sonra ben bir grup kurdum orada Birsen de vardı. Çok güzel müzik yapmaya başladık. Derken Mecdiyeköy’deki Günay Restoran’da sahneye çıkmaya başladık. 2 sene çaldık sonra dağıldı grup. Benim Amerika’ya gittiğim zamanlarda Birsen de Bodrum’daydı. Birsen 8 sene Bodrum’da kaldı, çocuğunu büyüttü. Tekrar İstanbul’a gelip müzik yapmaya karar verdi. Ben Organik Şarkılar’ı da bitmiş olarak getirdim. Burada Sedef Erken çok beğendi albümü ve bastı. Birsen’le buluştuk, o da dinledi… Albüm yapmak istiyordu. İlk albüme Balıkesir şarkısını aldı, sonra da Delikanlı’yı 2. Albümüne aldı.


Kafeterya açma girişiminiz var bundan bahseder misiniz?
Bir tesadüfle bu stüdyoyu bulduk.  Ercan Yazıcı ile burayı açmaya karar verdik. Ercan da tamam dedi birlikte açtık. Stüdyonun her tarafını ben yaptım. Yan tarafını da cafe yapayım diye düşündüm.

2013 yılında albüm bir daha basıldı…
Evet, 2013’de Ada Müzik’ten basıldı. Hayal Kahvesi’nde lansmanı oldu Erkan Oğur, Gürol Ağırbaş, Birsen Tezer ve Akın Eldes’le birlikte güzel bir konser yaptık. 

Yeni sezonda bir tekli çıkaracaksınız bundan bahseder misiniz?

Aşık'a Bağdat isimli şarkım çıkacak evet. Düşüşte olan bir uçağın burnunu o kaldıracak gibi görünüyor. Sonra da albüm geliyor ve onda da çok güzel şarkılar var. Eylül’den itibaren Zafer Cımbıl, telleri kesip partiye girip, bir de sahneye çıkacak. 

Sonnot: Buradan dinlenebilir

https://www.youtube.com/watch?v=aujSy6gfyPo

Gitar- vokal: Zafer Cımbıl
Gitar:  Akın Eldes
Keman:  İlker  Görgülü
Klarnet: Saygın Akbudak
Bas gitar: Cüneyt Saka
Davul: Ercan Yazıcı

Düzenleme: Akın Eldes, Zafer Cımbıl, Ercan Yazıcı

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...