"En iyileri" seçmeye ne de meraklıyız... Sanki
birileri söyleyince, en iyi oluyorlarmış gibi...
Oysa "en iyi"lerin
seçilmesinin tek nedeni 2sisteme' hizmet etmek ve birilerinin cebini daha da
doldurmak değil mi?
Örneğin internet üzerinden bir şey aramaya başlıyorsunuz;
hadi diyelim ki "müzik"... O bahsettiğimiz sistem sizi allem edip kallem
edip en popüler olanla kesiştiriyor, "ille de bunu dinleyeceksin"
diye diretiyor. Çünkü bunu yapmazsa işle(ye)mez olur.
"En iyi" diye bir şey var mıdır?
"Çok satan" dersin mesela ya da "en çok tık
alan" ki bunlar da istatistik veri olur. Oysa "en iyi" diye bir
şey nasıl olur ki?
Temsili: "benim zevklerim vardır, bakış açım vardır,
biraz müzik biliyorsam teknik birkaç ahkâm keserim, hatta dozumu aşıp arkadaş
kayırırım hepsi budur."
Tam da bu anlamıyla benim 2015'te 'en iyi' yerli seçkim hem
de en kategorizasyonsuz ve numarasız haliyle:
Bulut Gülen, Su, A.K. Müzik
Ediz Hafızoğlu; Nazdrave, Lin Records
Barıştık Mı /Barış Demirel, T.E.A.R., We Play
Volkan Topakoğlu, Birdenbire, Kalan
Elif Çağlar Muslu, Misfit, NuDC Records
Klan, Klan, Müzik Hayvanı
Kırkbinsinek, Sis, Pus, Sus, World in Sound
İhtiyaç Molası, Kapılar, Sony
Ali Ahmet Arslan, Su Akar Deli Bakar, Müzik Hayvanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder