Sesin Keşişi
Meredith Monk (1942)'un müziği için arkaik ve avangart
buluşması demek yanlış olmayacaktır. Dün gece Garanti Caz Yeşili Konserleri kapsamında Zorlu PSM Drama Sahnesi'nde olan
da tam olarak buydu. Tek başına sahne alan Monk, sahneyi arkaik bir dolu figür
ile doldurup, taşırıyor parça bitimlerinde esprili konuşması ve yüzünden hiç
düşmeyen gülümsemesi ile izleyicileriyle arasında sürekli bir enerji akışını
mutlak kılıyordu. Sanki sahnede 74 yaşında bir kadını değil belli müzikal
olgunluğa erişmiş, mütevaziliğinden hiç ödün vermeyen 'genç bir hanım'ı izliyor
gibiydik. Sayısız müzisyen yetiştirmiş, 20. yüzyılın şanına yaraşır avangart ve
disiplinler arası tiyatro, yeni opera ve sinema yapıtlarına imza atmış müzisyen
olma özelliğinin yanına Monk bir de büyücülüğünü eklediğinde ortaya tek kişilik
dinlemeye doyum olmayan işitsel bir şölen çıkıyor.
Monk müziğini dinlerken hissettiğim genel olarak 'dünya
turu' hissi olmuştu. Tibet rahiplerinin overtone pratiğinden, Moğol şaman
geleneğine, Eskimo kadınlarının şarkı söyleme tavrından, 'uzakdoğu'
pentatonizmin duruluğuna... Bunlara ek
olarak modern ya da arkaik her noktada insanların genel geçer hayat içinde
çıkardıkları 'seslerin müziğe dahil olması meselesi' ki bu zaten 20. yüzyılın
vazgeçilmez müzik teorilerinden biri olarak çoktan John Cage tarafından
reddedilmesi zor bir biçimde önümüze sunulmuştu. Meredith Monk'un da bu
teoriden esinlenmesi pek de şaşırtıcı bir durum değildi. Bazı müzikal
benzeşmelerle sebebiyle zaman zaman isimleri birlikte anılan Monk ve Cage
birlikte aynı projede de yer almışlardı: Piano and Voices (1992) - o projede
Anthhony de Mare de bulunmuştu-.
İlk yarıda tek başına, efektlerden arındırılmış mikrofonuna
her açıda ne olacağını gayet iyi bilerek farklı açılardan nefesini /sesini
verdi. Salonda kendini kutsanmaya açmış herkes kutsanmışlık, sanatsal beklenti
içinde olanlar doygunluk, ondan bir şeyler öğrenmek (yıllardır kayıtlardan
dinledikleri ve izledikleri bu kadından ufak da olsa) isteyenler de
istediklerine kavuşmuştu.
İkinci yarıda sahnede duran piyano bilindik Monk parçalarının
icra edileceğinin ayak seslerini duyuruyordu.
Öyle de oldu zaten 'Dolmen Music albümünün ilk parçası 'Gotham Lullaby'
ile açılış yapıldı. Derken parçalar sırasıyla döküldü Book of Days'den, Facing
North'tan... En sevdiklerimizden biri olan 'Education of the Girlchild[1]- The Tale (Dolmen Music,
1979, ECM)'in içine serpiştirdiği 'benim hâlâ telefonum var, benim hâlâ alerjim
var..."[2]
gibi Türkçe cümlelerle esprili karakterini de ortaya koyuverdi. Seslendirdiği parçalar arasında yine 'Dolmen Music'ten 'Travelling' de
bulunuyordu.
İkinci yarı
Monk'un müzikal tarihinin de ikinci yarısı gibiydi: daha minimalist tınılarla
başladı ve son buldu. Shruti Box eşliğindeki ninniden önceki son parça ise elbette 2008 yılında yine ECM etiketiyle yayınlanan 'Impermanence' albümünden 'Last Song' idi.
Benim açımdan oldukça kafa açıcı bir konser oldu. Dediğim gibi,
pratikte birlikte söylemesek (içimden bol bol söyledim) ve "şunun şurası
da şöyle olacak" minvalinde (aaa bu da böyleymiş farkındalığı
yaratmadığını söyleyemem) bir workshop çalışması olmasa da konserin bana
kattığı şeyler pratik anlamda büyük oldu. Öte taraftan 20. yüzyıl avangart
müziğinin o ya da bu biçimde içine işlemiş, zaman zaman başka türlere de sirayet
etmiş en önemli isimlerden birini sahnede izleme şerefine nail olmak benim için
yeterince tatmin ediciydi.
Konser bütününde bir kompozisyon içeriyordu. Üzerine tek tek
düşünülmüş, yüzlercesi arasından seçilmiş parçalar ve bütün çıplaklığı ile Monk
bana öğütlediği gibi yapmıştı belli ki: "Yaptığın şey çok değerli ve onu
yapmayı hiç bırakma"... O hiç bırakmamıştı. Parça aralarına serpiştirdiği
ninnilerin içinde son bir sürprizi vardı: 'dandini dandini dastana'. Söz:
anonim, Müzik: Meredith Monk.
Meredith Monk'u yaşamı boyunca hiç duymamış birileri yoktu
konserde. İzleyici olaya hakim ve ilgili görünüyordu. Son zamanlarda konsere
gelip konser esnasında sosyal medyaya takılanların sayısındaki artış hiç bu
konsere sirayet etmedi.
Ben "daha fazla izleyici olur salon dolar taşar"
diye düşünürken, tahminim doğru çıkmadı. Ama yine de oran %80 civarında bir
doluluktu.
Meredith Monk'un avangartlığının aslında avangart olmadığını
söyleyen izleyici yorumları oldu.
Sevgili Ceylan Ertem'in incelikle Meredith Monk'a bir
Müzeyyen Senar plağı hediye ettiği de kayıtlara geçsin.
Kulise girmek için epey uğraşmam gerekti.
Kuliste o ninniyi çok beğendiğini söyledi. "Belki
birlikte söyleriz bir gün..." sözüyle ayrıldım yanından.
Bir daha kendisiyle bir araya gelir, yeniden onu izleme
şansı bulabilir miyiz bir muamma...
Keşke daha fazla vokalist gelseydi (bir dahaki için
temenni).
[1]
Parça aynı zamanda 'Piano and Voices' albümünde de yer alıyor.
[2]
İngilizce cümleler parçanın içinde aynen bu biçimde bulunuyor "I still
have my telephone/ I still have an allergy"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder