Bozkırlardan Kadıköy'e
Tengri Teg
Bir süre önce A. K. Müzik /Müzik Hayvanı etiketiyle
yayınlanan Kam Ata grubunun 'Tengri Teg' isimli albümü, Türkiye'de müziğin farklı tınılarda da karşımıza çıkabileceğine örnek albümlerden biri. İlk
dinleyişte karanlık ve farklı duyulan tınılar, bir parça bilinçaltınıza
yapacağınız seyahat ile hiç de yabancı olmadığınız öğeleri kolektif bilinçdışı dayanağı ile önünüze
sunacaktır.
Orta Asya tınılarının özgürce kullanım alanı bulmuş hali denilebilecek
'Tengri Teg'in bu şekilde ortaya çıkmış olması aslında tesadüf değil. Tolga
Ayıklar, Yaren Eren Budak, Murat Yakupoğlu ve Müge Çığ’dan oluşan
grup süreçlerine ilişkin, Tolga'nın Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görmüş olduğu öğrenimin, Altay kültürüne duyduğu
ilgiyi körüklediğini, bu ilginin ise gerek albüm öncesi, gerekse sonrası süreçte kültüre
bakış açılarını müziklerini oldukça etkilemiş olduğunu söylüyor, "Kültürle,
oryantalist veya romantik bakış açılarından uzak ve özümsenmiş türde bir ilişki
kurmamızı sağladı. Bu sayede, kültürün inceliklerini daha iyi anladığımızı ve
yaptığımız müzikte kültürün öğelerini dikkatli kullandığımızı—en azından buna
özen gösterdiğimizi düşünüyoruz".
Kam Ata ilk başta Tolga’nın kişisel projesi olarak başlamış... "Utku Öğüt’ün projesi olan Kutu'da çalarken Kam Ata hakkında fikir alış verişinde bulunmaya başlamıştık. Albüm sürecine girmeden önce Tolga bizlerle bir topluluk oluşturma isteğini dile getirmeye başladı. Hep beraber dahil olduğumuz kayıt sürecinin başlamasıyla, Kam Ata artık bir topluluk olmuş oldu. Kayıt süreci elimizde olmayan sebeplerle biraz zorlu geçti diyebiliriz. Sürecin zorluğunda, ilk albümümüzün kaydını yapıyor olmanın heyecanının ve deneyimsizliğimizin de katkısı yok değil. Fakat tüm bunlara rağmen, sonunda ortaya bir ürün koyabildik. Böylece aramızda yıllardır sürmekte olan dostluk, özellikle kayıt sürecinde yaşadığımız aksiliklerin de etkisiyle—hattâ “katkısıyla” bile diyebiliriz—müzikal anlamda da perçinlenmiş, güçlenmiş oldu".
Kam Ata ilk başta Tolga’nın kişisel projesi olarak başlamış... "Utku Öğüt’ün projesi olan Kutu'da çalarken Kam Ata hakkında fikir alış verişinde bulunmaya başlamıştık. Albüm sürecine girmeden önce Tolga bizlerle bir topluluk oluşturma isteğini dile getirmeye başladı. Hep beraber dahil olduğumuz kayıt sürecinin başlamasıyla, Kam Ata artık bir topluluk olmuş oldu. Kayıt süreci elimizde olmayan sebeplerle biraz zorlu geçti diyebiliriz. Sürecin zorluğunda, ilk albümümüzün kaydını yapıyor olmanın heyecanının ve deneyimsizliğimizin de katkısı yok değil. Fakat tüm bunlara rağmen, sonunda ortaya bir ürün koyabildik. Böylece aramızda yıllardır sürmekte olan dostluk, özellikle kayıt sürecinde yaşadığımız aksiliklerin de etkisiyle—hattâ “katkısıyla” bile diyebiliriz—müzikal anlamda da perçinlenmiş, güçlenmiş oldu".
Albüm içinde Asya kültürlerinden farklı enstrümanlar kullanılmış.
Bu enstrümanların kullanılma nedeni ise çoğunlukla aradıkları ses dairesinin birer parçası olmasıymış. Kullanılan
dombra özel yapım. Demir kopuzları Altay’dan ve morin huuru (iki telli yaylı
bir saz) ise Moğolistan’dan edinmişler. Bu sazları yerinden almak Tolga’nın
Sibirya ve Moğolistan’a yaptığı yolculuk vesilesiyle olmuş. Bu çalgılar her ne
kadar onların deyimiyle aradıkları ses evreninin /dairesinin / renginin parçası
olmuş olsa da zaman zaman albümdeki ürünlerin içinde efektif olarak da kullanım bulduğunu
söylemek yersiz olmaz.
Albümü pek çok diğer deneysel çalışmadan farklı kılan en
önemli öğelerden biri Tolga'nın 2014
yılında çıktığı yolculukta yaptığı kayıtlar diğer yanı da o
kayıtlarını yanı sıra kendi kompozisyonlarıyla bahsi geçen tınıları taşımış
olmaları. Tengri Teg'de Tolga'nın Sibirya’da Moğolistan’da yaptığı kayıtları
duymak mümkün. 'Jol' isimli parçanın ortaya çıkışı ise bu kayıtlardan oluşturduğu
bir ses kolajı.
Albümü dinlerken hissedilen kurgusal konsept duruş için Kam
Ata şu ifadeleri kullanıyor, "Albümde
gün-gece ve mevsim döngüsü üzerine kurulu bir konseptin hâkim olduğunu
söyleyebiliriz. Doğadaki bu döngünün insan üzerindeki, onun ruh hali üzerindeki
etkilerini; insanın kendisiyle yaşadığı—tıpkı gün-gece karşıtlığında olduğu
gibi—kişisel çatışmaları da, albüme yansıtmaya çalıştık. Albümün hem müzikal
akışında, hem de sözlerde bu konseptin izlerini görmek, söz konusu karşıtlıklar
içeren süreci izlemek mümkün".
Albüm kayıt sürecini, prodüksiyonunu ve yayım sürecini ise grup şu şekilde anlatıyor, "Enstrüman kayıtlarının büyük bölümünü Tolga’nın ve Erdem Dijle’nin evinde, davulları ise Vibes Studios’da kaydettik. İlk albümün kayıtlarının çetrefilli ve sürüncemeli geçmesi bizim için oldukça öğretici bir deneyim oldu diyebiliriz. Bu sebeple en azından ikinci albüm için; neyi, ne kadar ve nasıl istediğimizin bilincine vardığımıza ve kayıt süreçlerinde daha hızlı ilerleyeceğimize inanıyoruz.
uğraşmakta olduğum "müzisyen nasıl kurtulur?" sorusu bağlamında
tamamen sorulmuştur). Müzikle uğraşan herkes ürettiklerini dinleyicilere sunmak
ister diye düşünüyoruz. Albümü sadece internet üzerinden yayımlayabilirdik ama
basılı hâlinin de olmasını istedik. Artık yapımcımız olan Eray Düzgünsoy (Müzik
Hayvanı) bizim tıkandığımız yerlerde birçok kez yol gösterdi. A.K. Müzik ile
tanışmamız da Eray sayesinde oldu. A.K. Müzik’in, yapmaya çalıştığımız müziği,
kafa yapımızı olabildiğince anladığına inanıyoruz. Kısacası, Müzik Hayvanı’yla
da, A.K Müzik’le de oldukça olumlu bir süreç yaşadık ve yolumuza onlarla devam
ediyor olmaktan dolayı mutluyuz. Tolga kayıtlara başlamadan önce dahi albüm
tasarımını yapacak birini arıyordu, Kafabindünya’dan Burç Tuncer vasıtasıyla
Korgün Akgün ile tanıştık. Korgün, Tolga’nın yolculukta çektiği yüzlerce
fotoğrafı ve çeşitli dokümanları kullanarak albümün daha önce sözünü ettiğimiz
konseptiyle örtüşen harika bir tasarım yaptı."
Tolga Ayıklar (vokal, dombra, morin huur)
Müge Çığ (synthesizer-elektronikler, geri vokal ve demir
kopuz)
Yaren Eren Budak (çello ve geri vokal)
Murat Yakupoğlu (davul, perküsyon ve geri vokal)
A.K. Müzik / Müzik Hayvanı
2016
SoN NoT: 22 Şubat akşamı Kadıköy Dunia'da izleyebilirsiniz.
Başlama saati: 21.30.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder