9 Nisan 2019 Salı

Kusur(suz) mu?


Bu işi yapmanın yani ara sıra çıkan albümler hakkında ahkam kesmenin en zevkli taraflarından biri, müzisyenlerin yaş haddini alırken, müzikal olarak da gelişmelerini takip etmek. Eskiden gazetecilikte böyle bir şey vardı: haber takibi. Sanıyorum ki artık kimse bunu yapmıyor. Elimden geldiğince serüvenine başından beri tanıklık ettiğim müzisyenler var. Her albümde, her konserde biraz daha başkalaşım yaşadıklarını duymak özümsemek mutluluk, hatta ve hatta huzur verici. Barış Demirel bilinen adıyla Barıştık Mı da bunlardan biri.



Müziği kategorize etmeyi uzun bir süre önce zaten bırakmıştık. Çünkü artık her şey birbirinin içinde Barış'ın son albümünde de bu içiçeliği duymak mümkün.  Onun albümlerinde öne çıkan şey ise şarkı söyler gibi trompet çalması. Her bir cümleyi tek tek hissettirmesi, prozodiye nefesiyle uydurması. Dedik ya yani türler üstü müzik diye, zaman zaman blues'a evrilen, caz tınılarını ambient ile karıştırıp bu coğrafyanın ritmik ve melodik dokusunu da arkasına, hip hopu sağına, rock'ı  soluna alan bir albüm "Fail Play". İsminin aksine yanlış olan bir şey yok.  Olsa da ismi gereği kabulümüz oluyor. Ancak müziğinin ve icrasının bu kadar temiz olması hem olumlu hem de olumsuz anlamda handikap olarak karşımıza çıkıyor. Bir de bazı parçalarda gelen Ibrahim Maalouf tavrı belki de Ortadoğululuktan gelen bir diğer handikap. Belki de bu coğrafyaların trompetçiliğinin şanındandır, kim bilir?



Kendi yolundan bu kadar emin adımlarla giderken etkilendiği olgular ve durumlar neticesinde zaman zaman yorulabiliyor insan. Düşebiliyor ve değişimin gerektirdiği halleri yaşıyor. Sonra müzisyen o hallerle küllerinden doğarken doğuruyor da aynı zamanda (pek romantik oldu biliyorum ancak daha az romantik olanını bulmak da benim için oldukça zor). Coşkululuk da böyle gelmiyor mu zaten?
   
Barış da dadanizm.com'dan Seden Mestan'a verdiği röportajda  parçaların oluşum ve birleşim sürecini şöyle anlatmış:

Albümdeki şarkıların hepsinin ilk fikirlerinin ne zaman çıktığını hatırlıyorum. Mesela “Kanadıkırık” 2013 sonbaharında çıkmıştı.“Babamgil” 2014 sonunda salonda arkadaşımla rakı içerken… Böyle böyle fikirler bir şekilde toparlandı. Taslakları kabaca düzenlemeleriyle grup arkadaşlarıma sundum. Sonra Emre Yenson sağ olsun bize stüdyosunu kullanmamız için izinverdi. 2016 yazı boyunca belli periyotlarda provalar yapıp düzenlemelerini bitirip toparladık albümü. Gerisi Hayyam Stüdyoları’nda kayıt aşaması… Benim getirdiğim bestelerin dışında Akale (Geçmiş Olsun) ve Eftibato.html grubun birer parçası; sıfırdan hep beraber yaptık. Nene, Davulcumuz Tibet’in bestesi.Sözlerini de Sevda Hamzaçebi yazdı. Onun da düzenlemesini beraber yaptık. Dere‘yi Efe ile doğaçlama çalıp kaydettik. Albümün sürprizi oldu, çok beğendim çıkan müziği.


"Fail Play"de Efe Demiral gitar, Tolga Tohumcu bas gitarda, Tibet Akarca davulda. Albüm her ne kadar Barış'ın olsa da ekip çalışması hissini -daha önce yayınlanan "Çok Derinlerde O Kadar Mutluydum ki" isimli parça dışında- albümün ilk sesinden son tınısına kadar hissedebiliyoruz.
Bundan 6 ay önce çıkmış bir albüm hakkında şimdi yazmak biraz tuhaf olsa da her şeyin bir zamanı var diyor ve son noktayı albümü dinleyin, pek seveceksiniz diyerek şuraya linkliyorum:




Daha da yakından tanımak için:

Müziğinde bu coğrafyadan geleneksel sesler, caz, hiphop, ambient gibi tarzlardan ilham alsa da trompet odaklı rock müziği icra ediyor. Dört kişilik ekibiyle çalıyor. Müziğinde bazı analog ve dijital ekipmanlarla trompet-mikrofon arasındaki ses ilişkisini zenginleştiren yöntemler de uyguluyor. 2011'de Göstembil Project adı altında performanslara başladı. Aynı yıl Roxy Müzik Günleri'nde birincilik ödülü aldı. 2012'de O.Y.D.H.O.G.Y. (EP), 2015'te ise ilk albümü T.E.A.R.'ı yayınladı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok festivalde sahne şansı buldu. Bunların yanı sıra tarzlar arası pek çok müzisyene albüm ve sahnede eşlik etti. Grup arkadaşlarıyla uzun bir çalışmanın ardından Ekim 2018'de ikinci albümü FAIL - PLAY'i Kabak & Lin Records etiketiyle dinleyici ile buluşturdu.  http://www.baristikmi.com



Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...