6 Mayıs 2020 Çarşamba

Müzikle iyileşiyoruz no. 48

Çok sevdiğim öğretmenlerimden biri müzikolojinin aslında "dedikodu bilimi" olduğunu söylerdi. Pek de yanılmıyordu. Çünkü bir müzisyenin yapıtını incelerken bile onun yaşam koşullarını bilmek yapıtını neden ve kime yazdığını inceleyip alt metinlerini doldurmak gerekir. Sonra analizler yapılır ve söz konusu kompozitör ve yapıtı hakkında yazılıp çizilmeye başlanır. 

Müzik türü her ne olursa olsun bu kural değişmez. Tıpkı popüler müzikte olduğu gibi. Bundan birkaç ay önce birkaç arkadaşımın önerisiyle "Şokopop"u izlemeye başladım. Her defasında da derin araştırmalar (derin bir çukur olduğu için) yapıldığını görmek beni hayrete düşürüdü.  Kanalda yayınlanan videolarda queer'liğe, erqeqliğe, paspallığa, rezilliğe dair bir dolu argüman bulabilirsiniz. 

1990'lı yılların siyasi konjonktürüne bakabilir ve geldiğimiz noktaya nasıl ulaştığımızı adım adım izleyebilirsiniz. Bunu da güleriz ağlanacak halimize kabilinden, baĞzı durumlara gülecek organ bulamayarak yapabilirsiniz. 

"Türkiye'nin en derin magazin çukuru: Şokopop" sloganıyla yola çıkılan işte en çok hoşuma giden durumlardan biri sunan kişinin kimliğini gizliyor olması ve o kimlik altında yalnızca labunluğu öne çıkarıyor olması da benden aldığı artı puanlardan biriydi. Ancak ne yazık ki 22 Nisan tarihinde biz maskelerimizi takmışken o maskesini çıkardı ve kimliğini açıkladı ve bunu da TEDX konuşması sırasında yaparak yüreklerimizi dağladı. Maskesine "sansür" dediği anda benim için her şey bitti. Bütün maskeli kahramanlar o anda gözümün önünden geçti, yıkıldım!  

Bu yazıyı okuyan kimi arkadaşlarımın aynen Ekim Acun'da da birilerinin söylediği gibi "Boş işler bunlar neden uğraşıyorsun ki?" dediğini duyar gibiyim. Bana boş gelmiyor, sadece şaşırıyorum ve bu şaşkınlığımı dile getirmek istiyorum. Instagram canlı yayınlarına bakıyorum bazen ve gerçekten kimlerle aynı ülkede yaşadığımın şokunu yaşıyor ve soğuk duşunu alıyorum. Ekin bize 1990'lı yıllarda da pespayeliğin prim yaptığını hatırlatıyor. Ancak o zamanki pespayelik daha bir kaldırabileceğimiz türdenmiş. Şimdi okumuş etmiş, ekranların sevilen yüzü olmuş bağzı selebiritiğ ve hatta entelllllektüel çevrelerde rüştünü ispat etmiş oyuncu, müzisyen ve eleştirmenlerin neden ve kimin için bu pespayeliğe devam ettiğini anlamakta güçlük çekiyorum. Hani bir de bunlar canlı yayın olduğu için boşlukta kaybolup gidiyor da. Yani tarihe not da düşülmüyor. Kaldı ki 1990'ların Türkiye'sindeki programların bazılarında rakı içilebiliyordu. Bu da o zamanların Türkiye'sinin paspallığını daha affedilebilir kılıyordu. 

"İnsan gerçekten hayret ediyor" ve hatta "Sabri Bey, napıyorsunuz kendinize gelin!"

Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Siz televizyon programızda birinden uçmasını bekliyorsanız o da uçar!" İşte olan bu bütün olan bitenin özeti de bu gibi sanki. 





Daha fazla konuyu uzatmadan aşağıya birkaç video bırakacağım. Bunlardan biri Şokopop'un bir bölümünde izlediğim Yıldız Tilbe İbrahim Tatlıses düetine ait. videonun 3.17 dakikasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Kulaklarım daha önce böyle bir transpozeyi duymuş muydu, hatırlamakta güçlük çekiyorum.  


Bir diğeri elbette "Şokopop"a ait. Maskesini çıkarmadan önce yaptığı programlardan birine... Türkiye tarihine projeksiyon niteliğinde, "Yılbaşı özel programı". 



"Şokopop"un kuşkusuz en önemli bölümlerinden biri "27. Onur Haftası"na özel yaptığı bölümdür. Onu da buraya usulca bırakıyorum: 


Birkaç haftadır müzikle iyileşip sosyal medya hesaplarında gördüklerim karşısında ufak ufak kalp çarpıntıları geçiriyorum. Ha bu arada yakında sosyal medya hesaplarına da RTÜK bir genelgeyle el koyabilir söylemedi demeyin ve yapabileceğiniz ne varsa yapmaya devam edin. Şaka maka bu kadar çok video ortalıkta dolaşırken ve herkes video yaparken kim bunları izliyor? "Ben tabii ki ben bir tanem" dediğinizi duyar gibiyim.  

Gelelim günün iyileştiren parçasına parça 1987 yılına ait. O zamanının popüler ikonlarından birine Fikret Kızılok tarafından yazılmış. Kızılok (rahmetli), burnu havada olduğunu söylenegelir. Ben de "Eh, adam ne yapsındı ki?" derim her defasında. Bir Miles Davis ukalalığı, egosantrikliği tanıdığım hemen her müzisyende ve oyuncu da var ve bunu da yadsımıyorum. Kıvanç Talu'nun TEDX konuşmasında dediği gibi "Bizi bu hallere düşürdüğünüz için çok sağolun!" Hem de her bağlamıyla...
O zamanın diss parçası olarak da yorumlanabilir şarkı. Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok'un Çekirdek Sanat Evi etiketli "Pencere Önü Çiçeği" albümünün son parçası "Şarkıdaki Maymun". Açık sözlü, lafını sakınmadan her şeyi ortaya koyan bir parça. Günümüzde artık böyle şarkılar ve hatta makaleler (yazar burada çuvaldızı kendinde en derine batırır) amiyane tabirle "meslekten men edilme" tehlikesiyle yazılamıyor. Çok yazık! Ricam parçanın sözlerine iyice kulak kabartmanız ve iyice dinlemeniz! 

Umut, akıl sağlığımızı korumakta!

Son not: "Şokopop"u mutlaka yazmalısın!" diyerek beni konuya ilişkin motive eden dostum Özen Beltan Demir'e teşekkürlerimle...





Şarkıdaki Maymun

Ne kadar da güzel ve şuh tanıtılırsın
Oysa gerçekte bir maskarasın
Bir maymunsun şarkıların içinde
Bir papağan, süper renk ve biçimde
Önemi yok erdemin; mühim olan paradır
Bir bilinse ki o ne tezgahtır
Bir günah gibi, günah gibi
Her bilinçsiz kafada günah gibi
Geri kalmış genç kızda
Aptalın cüzdanında
Video kaset ve fotoromanda
Bir şarkısın mutfakta
Bir heves kokanada
Ve bir sevda patronda
Bir nature morte olmuş artık sıfatın
Surat ruhun aynasıdır derler ya
Gerilmiş bir dümbelek, ıslanmış iki dudak
Buluşmuş anlamsızlıkta
Biraz Arden birazcık da Revlon
Derken Avon
Un peu de Rubinstein
On dirait que ç'est toi
La plus mauvaise imitation
Ou bien la femelle frankenstein
Bir günah gibi, günah gibi
Her bilinçsiz kafada günah gibi
Geri kalmış genç kızda
Aptalın cüzdanında
Video kaset ve fotoromanda
Bir şarkısın mutfakta
Bir heves kokanada
Ve bir sevda patronda
Kim takardı seni Paris'te, Londra'da?
Ya da gerçek bir sanatta?
Bir tek zeytin dalı mı taşıdın yurdundan?
Biraz zahmet edip oralara
Bahanedir hepsi, bilirsin ya bahane
Her çıkışta bizden gider onlara
Döner gelir, nasıl olur?
Bilmem ki bildiremem
Üç beş şarkı elli bavulda
Bir günah gibi, günah gibi
Her bilinçsiz kafada günah gibi
Geri kalmış genç kızda
Aptalın cüzdanında
Video kaset ve fotoromanda
Bir şarkısın mutfakta
Bir heves kokanada
Ve bir sevda patronda
Unutma domatesi, çürük yumurtanın tadını
Ve Marie Antoinette'nin adını
Sor ki anlatsınlar biraz gerçek olanı
O bomboş kafandaki zindanı
Sen bir ekolsün, ekollerin dışında
Ve bir günah gibi bu toplumun içinde
Takmışın peşine bir maymun sürüsü
Artık bir şarkıdır gerisi
Bir günah gibi, günah gibi
Her bilinçsiz kafada günah gibi
Geri kalmış genç kızda
Aptalın cüzdanında
Video kaset ve fotoromanda
Bir şarkısın mutfakta
Bir heves kokanada
Ve bir sevda patronda









1 yorum:

Unknown dedi ki...

Birkaç Şokopop videosunu -ilk defa- izledim. O 90 yılları argümanlarının zihnimde ne kadar canlı olduğunu görerek kendime şaştım. R.E.

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...