Ozan Kotra, Çağatay Kehribar
ve Timsah’tan oluşan Flört, ikinci albümleri ‘Demli’yle müziğe eski ama
yenilikçi öğeler katıyorlar. Aslında onların müziği kısaca GDO’suz.
Onlar uzun yıllardır müziğin içindeler. Birçoğumuz onları
ilk gençlik yıllarımızın ünlü grupları ‘Bekarlar’ ve ‘Kim Bunlar’ gruplarından
hatırlayacaktır. Onlar bir süredir Flört olarak yurtiçinde ve yurtdışında
biliniyorlar. Yaptıkları müzik de kayıtları da oldukça özel. Şarkılarının söz
ve müziklerinde bu ülkenin güzelliklerinden de etkilendiklerini söyleyen Flört,
vokal anlayışıyla MFÖ’ye benzetiliyor. Ama onlar daha çok müziğin başka bir
noktasındalar. “2010’larda, müzikal anlamda devrim
yapabileceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin müziğini tabanından en üstüne kadar
değiştirmek istiyoruz. Bu bir misyon değil ama yaptığımız şeyin bir devrimin
başlangıcı olduğunu düşünüyoruz” diyor, ve ekliyorlar...
Flört’e gelene kadarki süreci anlatır mısınız?
‘89 yılında Ata Akdağ, Barış
Bölükbaşı, Ozan Kotra ve Timsah olarak ilk müzik grubumuz SOS’i kurduk. Daha
sonra aynı dörtlü ‘98 yılına kadar ‘Bekarlar’ olduk. Sizin ‘Kim Bunlar’ olarak
bildiğiniz grubun asıl adı ‘Bekarlar’dı. Prestij müzikle yapmış olduğumuz saçma
bir anlaşmayla ‘Bekarlar’ adı ‘Kim Bunlar’ oldu. O döneme ait yaşanmış birçok
şeyden sonra, ‘Kim Bunlar’ adını ve Prestij Müzik’le olan anlaşmamızı,
beraberinde şöhretimizi bırakmış olduk. Flört’te Ata’yla Barış’tan ayrılarak,
Çağatay Kehribar’ı aramıza alarak yolumuza devam ettik. Ata ve Barış’ın olmadığı
bir grup başka bir grup oldu. 2000 yılından sonra Flört’le butik bir oluşuma
geçtik. Yeni çıkarttığımız albümle eski ektiklerimizi biçmeye başladığımız bir
döneme girdik.
Kim Bunlar ve Bekarlar oldukça ünlü gruplardı...
Kadıköy’de ve Taksim’de, yani müzik dinlenen yerlerde sürekli çalan bir gruptuk. ‘Kim Bunlar’ mı yoksa ‘Bekarlar’ mı ünlü diye sorulursa Bekarlar’ ünlü demeyi tercih ederiz. Ama nasıl oldu bilmiyorum ‘98 yılında ilginç bir şey başımıza geldi. Bekarlar’ın 90’ların başından sonuna kadar kaydedilmiş çok güzel şarkıları vardı. Fuat Güner destekli kayıtlar ve şarkılardı onlar.
Kim Bunlar ve Bekarlar oldukça ünlü gruplardı...
Kadıköy’de ve Taksim’de, yani müzik dinlenen yerlerde sürekli çalan bir gruptuk. ‘Kim Bunlar’ mı yoksa ‘Bekarlar’ mı ünlü diye sorulursa Bekarlar’ ünlü demeyi tercih ederiz. Ama nasıl oldu bilmiyorum ‘98 yılında ilginç bir şey başımıza geldi. Bekarlar’ın 90’ların başından sonuna kadar kaydedilmiş çok güzel şarkıları vardı. Fuat Güner destekli kayıtlar ve şarkılardı onlar.
2010’LU YILLARIN MÜZİK DEVRİMİ
MFÖ’den ve ilişkinizden bahsedelim. Zaman zaman onlara benzetiliyorsunuz peki bu sizi rahatsız ediyor mu?
Biz onların sounduna yakın olduğumuzu düşünmüyoruz. Fakat, eğer birilerine benzetileceksek ve bu MFÖ’yse bundan mutluluk duyarız. Onlardan öğrendiklerimiz var.
bize yıllardır bu benzetme yapılır. 3 sesli, polifonik vokal anlayışıyla yolumuza devam ettik. MFÖ de Beatles kökenli bir grup. Biz de öyleyiz. Beatles armonilerini kullanmak, onların yaptığı devrimlere kendi müziğinizde yer verip taban haline getirmek yanlış değil. Şimdi yaptığımız müzik ne MFÖ’ye benziyor ne de başka birine. Gittiğimiz programlarda sizi hiç bir şeye benzetemiyoruz diyenler oluyor. Bu albüm bunu sağladı.
Siz hem klasik, hem de çağdaş bir grupsunuz ve vokalleriniz de polifonik. Bir yandan da kayıtlarını analog yaptığınız bir albüm var ortada...
Bizim kayıtları analog yapmamız, bizi 60’lar, 70’ler sounduna geri götürmüyor. Biz 2010’ların müziğini yapıyoruz. 2010’larda, müzikal anlamda devrim yapabileceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin müziğini tabanından en üstüne kadar değiştirmek istiyoruz. Bu bir misyon değil ama yaptığımız şeyin bir devrimin başlangıcı olduğunu düşünüyoruz. Biz yazdık diye değil ama albümdeki bütün şarkılar birbirinden güzel. Türkçe anlatım, ifade, prozodi, aranjeler, vokal anlayışı, enstrüman çalımları… Doğallık olarak eskiye benzeyen ama aslında sadece doğru teknolojiyle ortaya çıkmış 2010 ürünü.
ÖNCE SÖZ, SONRA BESTE
Teknolojinin müziğe etkisini nasıl buluyorsunuz?
Yeni çıkan her teknolojinin iyi
teknoloji olduğunu düşünmüyoruz. Teknoloji denilen şey her an yenilenen ve her
yenilendiğinde yenilik katan bir şey değil. Tohumların genetiğiyle oynayıp yeni
bir ürün ortaya çıkarmak aslında iyi değil. Şu anki tarım politikası devam
ederse 20 yıl sonra bu tüketilir doğal kaynakları kullanamayacağız. Müzik de
böyle aslında bugün müzik dinlerken duyduğunuz şey aslında bilgisayardan gelen
ve bası-tizi olmayan gölge. Mesela ‘Anlamazdın’ şarkısını Seda Sayan da
yorumladı. Ama Ayla Dikmen’in yaptığı her anlamıyla bir başka. Ayla Dikmen’in
söylediği ‘Anlamazdın’ şarkısında 30 tane keman aynı anda çalıp bütün
enerjisini ve ruhunu kayıt yapmakta olan banda verebiliyorken, diğerinde adam
alıyor kemanı ve bilgisayara çalıyor.
Şarkılar basit ve akılda kalıcı sözleri de öyle. Daha
doğrusu sade… Bundan biraz bahsetmek ister misiniz?
Biz önce sözleri yazıyoruz, sonra
besteliyoruz. Bestede de mümkün olduğunca kulağı yormayan, ama çalınması
oldukça zor parçalar yazıyoruz. Sahnede bize Türkiye’nin en iyi basçılarından
biri Argun Erişçi eşlik ediyor. Bas gitar partisyonlarının müthiş olduğunu
çalmakta zorlandığını söyledi. Bizim parçalarımız çalarken yoruma izin
vermiyor. Çünkü biz şarkıları yazarken tek tek uğraştık, parçaların her birini
17- 18 kez çaldık.
Albümü çıkarmanız 5 yıl sürdü.
5 yılda albüm yapmak meziyet
değil. Bundan sonraki hiçbir albümümüzün yapımı ‘Demli’ kadar uzun sürmeyecek.
Uzun sürmesini dinleyicilerimiz de istemiyor. 2010 yılından 2020 yılına kadar
elimizden geldiğince çok şarkı, çok albüm ve çok video klip yapacağız.
‘Demli’de 10 tane şarkı var ve 10 şarkının da klibinin olmasını istiyoruz ve bu
olmadan yeni bir albüm yapmayacağız.
Şu anki durum nasıl?
Radyoların listelerindeyiz,
albümümüz bir satış grafiği yakaladı. Albümün 10 şarkısının 10’u da kendini
dinletiyor. Bir hafta bir şarkıya takılıyorsun, başka bir hafta başka bir
şarkıya.
Şarkılarda neler anlatıyorsunuz?
Senin benim onun dünyasını
anlatıyoruz. Albümün dörtte biri aşktan sevgiden bahsediyor ama geri kalanı
hayatı anlatıyor.
Dünya standartlarında bir sound yaratıyorsunuz…
Bunu yaratabilmek adına
çalışıyoruz. Bugün Flört’ün albümünü Travis’in ya da Coldplay’in plağının
yanına koyabilirsiniz. Ama Türkiye’de yapılmış iyi bir pop albümünü koyduğunuz
zaman boynu bükük kalır. Çünkü soundları çok farklıdır. Albümümüz çıktıktan
sonra biz Türkiye’den çok Avrupa’dan konser teklifi aldık. Orada bir dinleyici
kitlemiz oluşmaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder