16 Nisan 2019 Salı

Bilgi toplumuna dönüşüm ve sosyal etkileri

Siberalan(lar) ve bilgi erişiminin ulaşılabilirliğiyle, dolayısıyla da yeni kültürel kimliklerin ve alanların oluşmasına dair bu dönüşümle birlikte; tekno-ütopya kavramından hareketle çatışmasız bir kapitalizm tarifini yapan Mattlart (2012), yerel, ulusal ve küresel olan her şeyin birbirinin içine geçtiğinden, software ve hardware olanın kucaklaşmasından bahsetmekte ve bunun da glocalize[1] olarak adlandırıldığından bahsetmektedir (s. 110).

Fütürist düşünür ve yazar Alvin Toffler (1981), hem bireysel hem de toplumsal değişimlerin günümüzde olacağını aktarmıştır. Toffler, bu değişimin çocuklardan başlayacağını, gençlik hezeyanlarının daha az yaşanacağını, ahlâki değerlerin, eğitimin ve çalışma koşullarının da farklılaşacağını ileri sürer. Bunlara ek olarak haberleşmenin de gündelik hayatımıza hatta kişilik yapılarımıza kadar etki edeceğinden bahsetmekte, haberleşme düzeninde olacak bir devrimin, kişilik yapılarında da devrim yaratacağını söylemektedir. Toffler'in görüşüne göre:


İkinci Dalga süresince insanlar kitlesel bir şekilde üretilmiş imajlar denizinde yüzmekteydiler. Merkezden yönetilen nispeten az sayıda gazete, dergi, radyo ve televizyon ve film, eleştiricilerinin deyimiyle eklemsiz, tek düze bir bilinç yaratmıştı. İnsanlar sürekli olarak kendilerini nispeten az sayıda rol modelleriyle kıyaslamaları ve yaşayış tarzlarını tercih edebilecek birkaç şekle göre değerlendirilmeleri için teşvik ediyorlardı. (Toffler, 1981, s. 441)

Ancak sosyal medyanın etkin kullanımı ve insanların birbiri üzerinde olan etkisinin daha çok artmasıyla Toffler'in İkinci Dalga diye bahsettiği süreç önemli ölçüde değişmiş, çok yönlü ve karmaşık bir hal almıştır. Her birey artık aynı zamanda haber kaynağının da ta kendisi olmuştur. Toffler Üçüncü Dalga'da ayrıca bu haberleşme düzeninin yığınsallığını yitirmesinin ortaya insanın kendisini kıyaslayabileceği çok sayıda rol modeli ve yaşam tarzının çıkmasına neden olduğunu söylemektedir. Ona göre kişisel yanlarımız kristalize olmuştur. Hatta bu süreç, herkesin kendi imajını üretme konusunda baskı yaratmıştır (a.g.e., s. 442). Haber kaynağı ve hatta zaman zaman haberin ta kendisi olan sosyal medya kullanıcıları Toffler'in de sözünü ettiği gibi imaj üreten bireyler haline gelmişlerdir. İmajlarını üretmekte olan İnternet kullanıcıları Manuel Castell'in (2002) "Gerçek Sanallık Kültürü" başlıklı makalesinde bahsettiği, "sanal gerçekliklerini kurgulamak" zorunda kalmaktadırlar (s. 213).


Bütün toplumlarda insanlar simgesel bir çevre içinde var olur ve bu çevre aracılığıyla hareket ederler. Dolayısıyla basılı iletiden, görsel-işitsel iletiye bütün iletişim tarzlarının elektronik bütünleşme çerçevesinde örgütlendiği yeni iletişim düzeninin tarihsel açıdan özgül yönü, sanal gerçekliği devreye sokması değil, sanal gerçekliği kurgulamasıdır. (Castells, 2002, s. 212)

Günümüz İnternet düşünürü ve yazarlarından Andrew L. Shaphiro (2002) ise İnternet konusunda çekincelerini yazdığı, "İnternet Demokratik mi? Hem Evet Hem Hayır" başlıklı makalesinde İnternetin bireysel özgürlüklerimize, hayatımıza ve ilişkilerimize vereceği zararları ele almaktadır. Ona göre, gündelik yaşam içerisinde rastlantısal olarak karşılaşılan insanlarla kurulan yüz yüze ilişkilerinin verdiği hazzın giderek kaybolması mümkündür. İnternet araçlarıyla kendilerini sınırlayan bireyler sadece bu hazları unutmakla kalmaz, ifade özgürlüğü ve özel yaşamın mahremiyeti gibi hakların da giderek yitirirler (s.191).


Hem Alvin Toffler'in hem Andrew L. Shaphiro’nun görüşleri günümüzde İnternet ve özellikle sosyal ağ kullanıcılarının kendilerini bilgisayar monitörlerinin ya da telefon ekranlarının önüne hapsettiği gerçeğini destekler niteliktedir. Dolayısıyla, sosyal ağ kullanıcıları gündelik hayattaki birebir temaslardan aldıkları hazları unutma noktasına gelmişlerdir. Öte taraftan, kendilerine ait mahremiyetin aşılmasına izin vermekte hatta bizzat kendi elleriyle aşmaktadırlar. Bunun yanı sıra, neredeyse bütün sosyal medya kullanıcıları ister istemez sosyal medya araçlarının ücretsiz işçileri haline gelmişlerdir. Bir sosyal medya kullanıcısı paylaştığı her bir veride söz konusu sosyal medya aracına içerik yüklemektedir. Ayrıca, kullanıcılar üzerinden kazanç sağlamıyor gibi görünen sosyal medya araçları, kullanıcılarının önüne ansızın çıkardığı reklamlar üzerinden kâr sağlamaktadır. Bu reklamlar kullanıcı profillerinin analizi yapılarak yayınlanmaktadır. Kullanıcı profilinin eğilimleri göz önünde tutulmakta ve reklamlar bu şekilde kullanıcıyla buluşturulmaktadır.

Spotify ve iTunes gibi stream müzik alanlarında da dinleyiciler kendi müzikal kimliklerini açıkça paylaşmaktadırlar. Böylelikle müzik mahremiyeti de yukarıda bahsedilen anlamıyla kaybolmuştur. Diğer taraftan adı geçen stream yayınlar/uygulamalar kullanıcılarını ücret karşılığı üye olmaya zorlamaktadır. Bu biçimde üye olmayan kullanıcılar reklamlara maruz bırakılmaktadır.

Yine Toffler (1981), yeni haberleşme araçlarının karşılıklı ilişki kurulmasına imkân vermesiyle ilgili olarak kendimize oluşturduğumuz imajları bütün dünya ile paylaşma imkânından bahsetmektedir. Burada bahsettiği imajı yaratan/yaratılan kişinin "yıldız" olduğu düşünülürse kendisiyle etkileşim içine girmenin de eskiden olduğundan çok daha kolay bir hal aldığını söylenebilir. Toffler'e göre ise durum şöyledir:

Çift yönlü kablolu televizyon, video kaset, ses alma makineleri, bireyin emrine birtakım haberleşme araçları getirmektedir. Haberleşmedeki devrim herkesin kendisiyle ilgili imajının da daha karmaşık olmasına, dolayısıyla kişisel özelliklerimizin daha da artmasına yol açar. Çeşitli imajları "deneme" sürecini hızlandırır ve bunu bütün dünyaya yazma olanağı verir. Bütün bunların kişiliğimizi ne şekilde etkileyeceğini hiç kimse düşünmemektedir, çünkü önceki uygarlıklarda hiçbir zaman böyle güçlü araçlara sahip olmamıştık. (Toffler, s. 442-443)

[1] Küresel düşünceyle hareket ederek yerel davranma biçimi.

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...