İnternet ve dijital kayıt teknolojilerinin gelişimi 1990’lı yılların ortalarından itibaren müziğin üretim ve tüketim biçimlerini köklü bir biçimde değiştirmiştir. Dijital kayıt teknolojileri henüz günümüzdeki kadar gelişmemiş, müziğin dağıtım ağlarının bu denli hız kazanmamış olduğu 90’lı yıllardan bu yana, gelişen kayıt teknolojileri ve dağıtım ağı hemen her geçen gün yenilenmektedir.
Kayıt teknolojisindeki gelişime ek olarak, 1990’ların sonundan itibaren yaygın biçimde kullanılan İnternet, müziğin kolay erişebilir ve çabuk tüketilebilir hale gelmesiyle, müzik ürününün ve müzisyenin değişmesine sebep olmuştur. Özellikle MP3 formatındaki dijital işitsel dosyaların (digital audio files) kullanımının yaygınlaşmasıyla, müzik piyasasında da daha önce hiç tecrübe edilmeyen hareketlenmeler oluşmaya başlamıştır. Bu hareketlerin başında ise tüketimin, korsan basım ve dağıtımın artması sayılabilmektedir. Değişimle birlikte yeni dinleme pratikleri de oluşmuştur. Beraberinde gelen süreçte yeni iş tanımları yapılmaya başlanmış, bu iş tanımları yer yer ekonomik olarak yeni dünya devlerinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
İnternet trafik alt yapısını sağlayan Oracles, uluslararası kitap satıcısı Amazon; işletim sistemleri OS, Unix, Ubuntu, Windows, Linux, Android, iOS; onların altında bulunan ya da desteklediği müzik paylaşım ağları iTunes, Spotify, Deezer, video paylaşım sitesi YouTube, film, dizi, belgesel vs. yayın hizmeti sunan Netflix; arama motoru olmanın yanı sıra video, blog, harita kullanımı gibi farklı mecralara da sahip olan Google, Yahoo, Yandex; sosyal medya araçları Facebook, Instagram, ve Twitter gibi isimleri İnternet kullanımıyla birlikte son yirmi yıl içinde duyulan bilgisayar ve İnternet araçları, dünyanın ekonomi devleri firmalarla ekonomik düzlemde birlikte anılmaya başlanmıştır. Bu durum, İnternet kullanımı ile başlayan değişimin, ekonomik etkisini ve ekonomik bağlamdan ayrı tutulması mümkün olmayan sosyal yönünü gözler önüne sermektedir. Hatta adı geçen şirketlerden bazılarının borsa değerleri dahi birden sanayi ve hizmet sektörünün Ford, Mercedes-Benz, Toyota, Sony, Exxon, Citi Group. vs. gibi yerleşik devlerin borsa değerlerini geçmiştir. Bu değişim ve İnternet araçlarının toplumsal ve ekonomik alanda küresel boyuta erişmesi on yıl gibi çok kısa bir zamanda olmuştur (Ertürk, 2002, s. 200).
Çok geçmeden, 2000'li yılların başında yeni modern dünyaya teslim olmaya hazır birçok bireyin evinde bulunan bilgisayarların hemen hepsi önce telefon üzerinden (dial-up) ve daha sonra da kurulan ağ (adsl) ile İnternet ortam(lar)ına dahil olmuştur. Geçen 15 yıl içinde ortaya çıkan bu sistemin hızına erişmek ve gelmiş olduğu noktayı takip etmek, başka bir dönemde yaşayan insanların akıl sınırlarını zorlayacak bir noktaya varmıştır.
Akıllı telefonlar ise çoğu PC ve diz üstü bilgisayarlardan çok daha güçlüdür ve neredeyse onların yerini almıştır; üstelik ne kablo ne de başka bir hardware/donanım gerekmeksizin. Sadece akıllı telefonlarla birlikte sunulan bazı uygulamalar/aplikasyonlar (application) müziğin dinlenilmesi için de yeterli görülmektedir. Bu teknolojiye sahip herkes tek bir tuş ile istediği/aradığı herhangi bir bilgiyi ya da müzik ürünlerini de içeren datayı denetim altında tutabilmektedir. Başka bir bakış açısıyla, bu durum aynı zamanda bireylerin bilgiye ulaşmanın başka yöntemi olmadığına ikna ederek yeni bilgi hücreleri içine hapsolmasına da sebep olmaktadır. Yani İnternet sonsuz özgürlük alanları sunsa da bir taraftan yeni bir bağımlılık sistemini de kendiliğinden ve hatta neredeyse kişisel iradeler neticesinde oluşturmaktadır. Beraberinde yeni kimliklerin ve profillerin oluşmasını sağlayan bu süreç, Aydın Uğur ve Erhun Geyisi'nin (2002) birlikte yazdıkları “Hede Hödeler Ne Yerler Ne İçerler- Ekşi Sözlük Üzerine” başlıklı makalede konu edilmiştir: İnternet siteleri ve sosyal ağlar Antik Yunan'daki agoraya benzemekte ve benzetilmektedir. Toplumsal mekânın ilk belirgin örneği olan agora, coğrafi bakımdan kentin merkezine denk düşmektedir. Kent sakinlerinin yüz yüze oluşturduğu toplumsal yaşam agorada hayat bulmaktaydı. “Agoraya adımınızı attığınız andan itibaren cinsiyetiniz, yaşınız, eğitiminiz, geliriniz, geçmişiniz, hatta muhtemel geleceğiniz vb. özellikleriniz açıkça görülür, anlaşılırdı." (s. 238). İnternet ise aynı agoralarda olduğu gibi bireylerin kimliğine dair ne varsa onu ister istemez açık ettiği ortamların ta kendisidir.
2000’li yıllarla birlikte İnternet kullanıcılarının sayısındaki artış sebebiyle, bir önceki süreçte yaşanan İnternetsiz hayatın nasıl olduğu adeta unutulmuştur. Bu mesele 2000'li yıllarda dünyaya gelen bir kuşağın İnternetle nasıl yönlendirilebildiğini de gözler önüne sermektedir: "İnternette yoksan, yoksun!" düşüncesi hakim duruma gelmiştir. Bu söylem sadece yeni kimlik/profil oluşumlarının değil, "İnternet ile varoluş" gibi meselelerin tartışmalarını da beraberinde getirmektedir. Öte yandan, İnternetin yaygın kullanımı, kendi ekonomisini yaratmıştır. "Bilgisayarın katlanarak artan mikroçipe dayalı hesap gücü, İnternetle birleşerek, ses, görüntü ve yazı biçiminde saklanan verileri ticari amaçlı iletişime dönüştür[ür]” (Ertürk, 2002, s.2) Üstelik bunu hem ucuza hem de mesafeyi görünmez kılarak yapmaktadır. Ertürk'e göre optimal olmayan bu sistemin uzun vadede ekonomik olarak kendini döndürebilmesi mümkün değildir. Her ne kadar şu halde çokuluslu müzik sağlayıcılar yani stream yayın yapan ve müzik satın almaya izin veren siteler çok kazanıyor gibi görünse de gerçek bundan farklıdır. Örneğin, dünyaca ünlü ABD'li müzisyen Pharell Willams'ın 2014 yılında Columbia Records tarafından basılan ve dağıtılan Girl isimli albümü dünyayı sarsmış olsa dahi istediği satış rakamına ulaşmadığı yönündeki haberler bir dönem müzik piyasasını oldukça meşgul etmiştir (Partridge, 2015).
Öte taraftan, İnternet ortamı, etkin kullanıcıları arasında yer alan müzisyenler için farklı tartışmaları gündeme getirmiştir. Bunlardan biri de özgürlükler[1] meselesidir. Örneğin Jacques Attali (2005)'ye göre, bugün de güncelliğini koruyan: Totaliter kuramcıların gürültülerin yayın ve dinleti hakkını efendilerinin tekeline almak istedikleri meselesi geçerlidir. Totaliter kuramcıların yanı sıra totaliter yönetimler de "güzelin ifade edilmesini" yasaklamaya devam etmektedirler. Ancak bunu oldukça farklı yöntemlerle, sınırsız özgürlük alanları yaratıldığını düşündürterek yapmaktadırlar. Özellikle de sanat üreticisinin bunu düşünmesini sağlayacak alanlar yaratmayı sürdürmektedirler. "Uydu-bağlantılı iletişimin sağladığı büyük ağ-tipi örgütlenme anında denetlenmekte ve birçok açıdan sansüre maruz kalmaktadır. İnternet, bu hâliyle, bazılarınca iddia edildiği gibi, 'son derece demokratik bir sanal uzam' sunmamaktadır" (Maral, 2010, s.431). Sermaye sahibi yöneticilerin finanse ettiği sanat ürünlerinde hep bu yarı ve hatta çarpık özgürlük meselesi gözler önüne serilmektedir. Aynı totaliter yapı sanat yapıtının ve üreticisinin yanı sıra, yapıtı ele alan incelemelerde de öne çıkmaktadır. İletişim teknoloji ve ağlarının değişimi ve gelişimi yeni ortamlar yaratmış, bu ortamlar yeni iş kollarını ortaya çıkarmış, yeni kimlikler şekillenmeye başlamış, değişen ve dönüşen bu yeniliklerle birlikte temsiliyet de farklılaşmıştır. Burada bahsedilen sosyo-ekonomik değişim/dönüşüm, internet kullanımıyla birlikte müzik ürününün paylaşımı için oluşan yeni ve nispeten özgür alanlar, beraberinde gelen totaliter kuramcıların ve yöneticilerin yenilenen iktidar anlayışı, buna bağlı olarak oluşan yeni müzisyen kimliği tanımları, uzman aracılar olan prodüktörleri ortaya çıkarmıştır.
Devam edecek...
[1] Bkz. Attali, 2005, s. 18.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder