14 Nisan 2020 Salı

Müzikle iyileşiyoruz no. 27

3500 kilometre öteden geliyor bugünün iyileştiren müziği seçkisi...

Geçtiğimiz günlerde teklisi "Finding Zebra Tour" adıyla teklisini yayınlayan sevgili müzisyen dostum Serkan Tosun ile tanıştığımızda müzik piyasası (hiç sevmiyorum bu kelimeyi ama sektörden daha samimi geliyor) hakkında henüz umutlarımızı yitirmemiştik.

Müzisyen dayanışma ağının kurulup bağımsız müzisyenlerin birlikte hareket edebileceğine inancımız tam olmasa da çeyrekti. “Von” yeni kurulmuş, müzikleri henüz uluslararası sahnelere taşınmamıştı.

Yıllardır İspanya'da yaşayıp bize oralardan müziğini, sesini yollayarak/yayarak ruhumuza dokunan ve umudumuzu çoğaltan Serkan Tosun'un "Müzikle İyileşiyoruz" serisi için seçkisi benim de çok sevdiğim, saygı duyduğum ve dinlemekten inanılmaz keyif aldığım müzisyenlerden birine ait.

Umut elbette "özgür müzikte"!

Üç Kuruşa Beş Şarkı 


Lise yıllarında yayınlanmayı planladığım ilk şiir kitabımın isminin "Üç Kuruşa Beş Şiir" olmasını hayal ediyordum. İlk şiirimi o kadar yılın sonunda hala çıkınımda bir kırmızı elma ile birlikte taşıyorum.

Elin,
Serçe parmağıma da değildi.
Ötekilere de.
Ama en çok,
O hissetti ve sevdi seni.”

O günlerde, şiir yazabileceğim bir sevgilim yoktu. Zaten olsaydı şiir yazmak yerine onu öperdim. İnsan bu kadar yaşayınca aşkla öpüşmeden yaşadığı tüm anlar için küfrediyor.

Derman İskender bu şiiri, 80'li yılların sonunda Haliç'e karşı dinlediğinde anladım ki, şiir sonsuz yaşamın iksiri. Yani eğer yazabilirsen ölümsüzlüğü bulmuşsun demektir. O bir şairdi, ben ise köprü altında, hayatının ilk birası ile sarhoş olup, hayatının geri kalanını bu kafayla geçirmeye karar vermiş bir ahmak. Zeki abi son birama el koymasa idi Sarayburnu açıklarından kayalıklara vurabilirdim o gün, zira Küçük İskender büyük filozof şiirle kurşuna dizmişti beni. 

Yarım yüzyıl boyunca pek çok filozof tanıdım. Antik Yunan Filozoflarından ya da Frakfurt Okulu’ndan öte, mucizevi bir şekilde dokunabildiğim filozoflardan bahsediyorum. Mesela Hüseyin Avni Dede’den, Nick Cave’den ya da Ortaçgil’den –her ne kadar kırılmış olsam da… 50’ye yaklaşmışken ve pek de artık mucizeye umut kalmamışken başka bir filozofla karşılaştım: Şevket Akıncı. Aynı coğrafyada yaşayıp, aynı anılara sahip olup ve dahi yüzlerce ortak arkadaşa rağmen bugüne kadar karşılaşamamış olmam tamamen benim eksikliğim.  

Tandığım tüm bu filozofların ortak özelliği iksiri biliyor olmalarıydı. Ölümü ölümsüzlüğe, çirkini güzele, tenekeyi altına çeviren iksiri. 

Ekşi’de şöyle yazar, “Vaktiyle Ada Müzik'ten "Uçurumda Açan" adlı bir albüm çıkarmıştır. Nekropsi'nin ilk albümünden sonra Türkiye'de en az bilinen ikinci albümdür.“ 
Cem ve Cevdet ile tanışıklığımın üzerinden 26 yıl geçmiş. Az bilmek bizi özgürleştirebilir mi? Sanıyorum ayrıca konuşmak gerekir bunu. 

Bir de şöyle bir şey var ki sanıyorum, hislerimin tercümanı; “Serbest doğaçlamada ülkenin önde gelen isimlerinden... hatta entellikte kulak yakan sınırdaki müzisyenlerden (eniştem Serra Hanım’ı coşturuyor. avi). o videodan varın doğaçlamanın sınırını siz hayal edin.

Avangard işler yapar sürekli farklı ses, farklı titreşim, farklı doku ve farklı ten arayışındadır (sonuncusunu ben uydurdum). Bazen gitardan anlamsız sesler çıkardığında, ortamda gitar çalamayıp eline alıp gürültü yapan adamlar gibi algılanır ama öyle değildir tabi (bu cahiller anlamaz hocam, sen bize anlat). Gam bir kompozitördür. Gitarın Aynştaynıdır.

Düğünümde bi Pink Floyd'un bir de Şevket Hoca’nın çalmasını isterim ama Çankırılı akrabalarım anlamaz, “Kafa, beyin komadı yeminle" der de gönlünü kırar diye bu fikrimden vazgeçeceğim ellaham. 


Büyük soğuktan önce kimse uyumuyor
Adlardan yoksun bir dünya
Ve sudan bir merdiven
Saatlerin denize döküldüğü yerde

Zirveye vardığımızda tırmanmaya devam ediyoruz

Büyük soğuktan önce gürültü ve duman”

Tam da bugündeymişiz gibi dünü anlatmış bu şarkısında. Büyük ve serin bir şarkı. Evet serin bir şarkı adından ya da sözlerinden öte yarattığı metafor üzerinde büyüyerek serinliyor şarkı. Ve daha ne cevherler ne iksirler var albümde. Dinlemelisiniz. Sevmelisiniz. 

Albüm yıldızlar geçidi gibi. 

Vokal, Elektrik Gitar, Akustik Gitar, Efektler: Şevket Akıncı
Vokaller: Sumru Ağıryürüyen, Ruşen Alkar, Duygu Argın, Ülkü Aybala Sunat, Selin Baycan, Gülce Duru, Esra Kayıkçı, Ceyda Özbaşarel, Saadet Türköz, Şirin Soysal, Başak Yavuz, Zeynep Kaya Béraud
Akustik Gitar, Elektrik Gitar, Tuşlu Çalgılar, Osilatör: Cansun Küçüktürk 
Akustik Perdesiz Bas: Yıldırım Yalçınkaya
Shruti Box: Başak Yavuz
Udu, Şaman Davulu: Nihal Saruhanlı
Viyolensel: Anıl Eraslan
Bağlama, Saz: Özün Usta
Vurmalı Çalgılar: Ethem Saran
Remix: Orçun Baştürk [47 Ağustos 1997]
Diğer Katılımcılar: Kızı Ece Ve Oğlu Deniz
Kayıt & Mastering: Cansun Küçüktürk
Kayıt Yeri: Cansun Küçüktürk’ün Ev Stüdyosu
Yapım: Kalan Müzik
Yapımcı: Hasan Saltık
Kapak İllüstrasyonu: Dünya Atay
Fotoğraf: Mehmet Taylaner
Tasarım: M. Turan Ercan
Süre: 01:00:00

Hani ağzımıdan düşürmüyoruz, kolektivizm, örgütlenmek vs. Bu albümdeki kolektivizmin yanında çok ucuz kalıyor söylediğimiz her şey. Kolektivizm bu albümün kendisidir. “O nasıl isimler öyle…” diye geçiriyorum içimden her dinlediğimde. Hangi albümde var bu kadar yıldız. Çok mutluyum Şevket ile karşılaştığım için. Çok mutluyum 50 yaşın getirdiği kum tanesi büyüklüğünde tecrübeye sahipken tanıdığım için. 
Kendisine “Arkadaş” ismini veren Zekai Özger en en az bilinen ya da en çok bilinen, şiiri “Merhaba Canım”da şöyle der finalde, biraz da korku içinde, 

…ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz
(zeki müreni seviniz)”

Korkmadan sevebilirsiniz özgür müziği. Korkmadan seviniz Şevket Akıncı’yı ve o muazzam müzik insanlarını. İşte size sevmek için bir fırsat! Albüm burada:



3.500 kilometre uzaktan hasretle kucaklıyorum sizi. Ve Değerli Özge’m çok teşekkür ederim bu fırsat için.

Ha bir de avam bir not: Spotify’da bir şarkı dinleyince sizden para kesilmiyor. Ayrıca kolunuz kopmaz tıklayınca. Bize destek vermezseniz gelecekte sizi daha kötü bir yaşam bekliyor olacak bunu garanti ederim. Bırakın iyi ve özgür sanat içeri girsin. Pencereyi kaparsanız kuşlar içeri giremez.

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...