29 Nisan 2020 Çarşamba

Müzikle iyileşiyoruz no.41

Fotoğraf makinemin yeni geldiği zamanlarda
alıştırmalarımı konser fotoğrafları çekerken yapıyordum.
Bundan tam 7 yıl önceydi. Selimiye'de çatı katında bir evimiz vardı. Çınar, yani oğlum yani "1 buçuktanem" 2 yaşına henüz girmemişti. Polisin feminist gece yürüyüşlerine müdehale etmediği, yoğun yağışlarda su basan, depremde ne olacağını bilmediğimiz Marmaray'ın henüz açılmadığı, Kuzey Ormanları'nın katline ve henüz 3. köprü ve havaalanlarının yapımına başlanmadığı, "selfie" sözcüğünün anlamını henüz bulmadığı ve çoğumuzu umut dolduran, bir şeylerin değişebileceğine inandığımız Gezi Direnişi'nin başlamadığı sakin bir Nisan günüydü. Havalar şimdiki gibi bi öyle bi böyle... 

Hayatımız, çocuk, müzik, yazı ve benim henüz bitmemiş olan yüksek lisans derslerim ekseninde devam ediyor. Hatta öyle ki "Havada bir hinlik bile yok", her şey yolunda... 

Damarım tutmuş yine, evde çalınan müziklerden baymışım, belki biraz ilk gençliğimi özlemişim. Yaş da 30'a gelmiş...  

Bu da yine alışmaya çalışma fotoğraflarından
30'una gelindiği gün mutlaka çalınacak birkaç şarkıdan biridir İhtiyaç Molası'ndan "Ay". Benim de kendime 30 yaş hediyem olmuş, arada bir de 30'undan gün almış baĞzı arkadaşlara doğum günü hediyesi olarak göndermişliğim olmuştur "Ay"ı. Eh yeni nesil de öğrensin tabi...

30'uma geldiğim günlerde sigara içmiyordum, Gezi'ye kadar da içmedim. Şarkıda "Ay 30'uma geldim sigaram ağzımda hala" diyordu, bana uymuyordu ama uyan herbir sözüne progressive tınılarına bayılıyordum. Bir süredir hemen her gün neredeyse en az bir şarkısını dinler oldum İhtiyaç Molası'nın. Hele ki bu karantina günlerinde yatağın üstünde, yerde, bahçede, balkonda ve evin çeşitli yerlerinde kulaklık takıp ya da komşuları rahatsız etmeden sesi son ses açıp zıplamak için bütün sebepleri veren müziği var İhtiyaç Molası'nın. 

Ha tabi bir de sözler var tabi... Şarkıların aralarına girip bağıra çağıra söylemekten alıkoyamıyorum kendimi. Mesela "Kapasite" şöyle diyor, "Şefkat cinnet kapasite işte bu. Namus şehvet kapasite işte bu. Hasret şiddet kapasite işte bu. Sevgi nefret kapasite işte bu. Devlet rüşvet kapasite işte bu. Basın alet kapasite işte bu. Çocuk tiner kapasite işte bu. Gençler asker kapasite işte bu. Yok mu hiç alternatif? Bulunmuyor alternatif." 
Mesela "Kapılar",

"Karşıya geçsen ya da kalsan o yanda
Bu sefer biter bu limanda
Keyfine baksan ya da küssen otursan
Kazanan ve kaybeden olsan
Cenneti gördüğüm diye sandığın anda
Kapılar kapandı bir anda
Cenneti gördüğüm diye sandığın anda
Kapılar kapandı bir anda
Şimdi ne yandan gelir ah bilebilsem
O tarafa sırtımı dönsem
Öyle bi sevsen ki her şeyi unutsam
Burası cennetin olsa..."


İhtiyaç Molası şarkılarının bende uyandırdığı hisler farklı farklı olsa da sizi bu duyguları tasvir ettiğim cümlelerle boğmayacağım. Bunun yerine grubu biraz anlatacağım. 2000'li yılların başında varlığının farkına varıp vazgeçemediğim gruplardan biriydi. 2004 yılında yapılan Barışarock'ta da grup elemanlarını fiilen tanıma fırsatı buldum. Onların müziğine oaln ilgim ise "Çengi" ile oldu (parçayı mutlaka dinleyin diye yazdım bu cümleyi de).Birçok müzik yazarı haklarında "Türkiye'nin önde gelen progressive rock grubu" demekte, grup da bunu doğrulamaktadır. Tolga Çebi'nin keman ve klavyede,  Taner Sarf'ın gitar ve vokalde, Sinan Gürsoy'un bas gitarda ve Murat Güllü'nün davulda yer aldığı grup Türkiye'nin dört bir tarafında konserler verdi ve dinleyicileriyle buluştu. Bununla da yetinmeyen grup yurtdışında da ilgi görmüş.

"Özellikle yurtdışında bulunan progressive rock ile ilgili web sitelerinde gelecek vaat eden grup olarak gösterildiler. Bu özelliklerinden dolayı "Gibraltar Encylopedia of Progressive Rock"ta yer aldılar. İtalya’da bir radyoda -Radio Popolare; “from Genesis to Revelation” programında Mart 2002’de ayın grubu seçildiler. Avrupa’da birçok radyonun playlistine girdiler. Yurtdışında progressive rock dağıtımı yapan firmaların kataloğuna girdiler".

Çanakkale'de kurulan İhtiyaç Molası'nın Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde (eski yerindeki) verdiği konserlerinin en önünde yer almaktan kendimi alıkoyamazdım. Yalnız şunu belirteyim ki grubun en sevmediğim özelliği albümlerin arasında koydukları derin esler. Ama her defasında dönüşleri muhteşem olduğu için de sesimi çıkaramıyorum. Geçtiğimiz aylarda olası bir Datça konseri için konuşmuş ve gelip kulağımızın pasını silmeleri ihtimali üzerine düşünmüştük. Ne yazık ki Covid-19 ve beraberinde gelen malum... Neyse şimdilik eski kayıtlarla ve 10 yılda bir çıkan albümlerle yetiniyoruz derkeeeeeen, İ.M.'dan büyük bir sürpriz geldi. Geçtiğimiz günlerde grup "Kelek" isimli bir single yayınlayııııp... Aslında bu parçayı yakın takiptekiler grubun 1999 yılında çıkardığı "Milad" albümündeki "Delikanlı" şarkısının girişi olduğunu hatırlayacaklardır. "Kelek"le ilgili olarak önümüzdeki günlerde takipte olmanızı öneririm. Aldığım bilgiler bu parçanın burada öylece kalmayacağı yönünde. Ayrıca grup albümün 20. yılı şerefine "Milad"ın remastered versiyonunu da yayınladı, gözden kulaktan kaçmasın. 

İşte bugünün iyileştiren şarkısı İhtiyaç Molası'ndan geliyor, "Kelek". Ancak bilmeyenler ve İhtiyaç Molası albümlerinin hepsini bir arada görmek isteyenler için aşağıya bir de Spotify linki bırakıyorum. 

Umut mu? 
Umut, "Her zaman var olup inanmamız"ı öğütleyen İhtiyaç Molası şarkılarında. 



 





1 yorum:

Unknown dedi ki...

Kelek yapanları hiç sevmem ama "kelek turşusu" favorilerimdendir.Sağ olasın!

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...