18 Aralık 2015 Cuma

Yayınlanmamış röportaj: GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMEMİŞ MÜZİK DİNLEMEK İSTEYENLERE FLÖRT



Ozan Kotra, Çağatay Kehribar ve Timsah’tan oluşan Flört, ikinci albümleri ‘Demli’yle müziğe eski ama yenilikçi öğeler katıyorlar. Aslında onların müziği kısaca GDO’suz.



Onlar uzun yıllardır müziğin içindeler. Birçoğumuz onları ilk gençlik yıllarımızın ünlü grupları ‘Bekarlar’ ve ‘Kim Bunlar’ gruplarından hatırlayacaktır. Onlar bir süredir Flört olarak yurtiçinde ve yurtdışında biliniyorlar. Yaptıkları müzik de kayıtları da oldukça özel. Şarkılarının söz ve müziklerinde bu ülkenin güzelliklerinden de etkilendiklerini söyleyen Flört, vokal anlayışıyla MFÖ’ye benzetiliyor. Ama onlar daha çok müziğin başka bir noktasındalar. “2010’larda, müzikal anlamda devrim yapabileceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin müziğini tabanından en üstüne kadar değiştirmek istiyoruz. Bu bir misyon değil ama yaptığımız şeyin bir devrimin başlangıcı olduğunu düşünüyoruz” diyor, ve ekliyorlar...

Flört’e gelene kadarki süreci anlatır mısınız?

‘89 yılında Ata Akdağ, Barış Bölükbaşı, Ozan Kotra ve Timsah olarak ilk müzik grubumuz SOS’i  kurduk. Daha sonra aynı dörtlü ‘98 yılına kadar ‘Bekarlar’ olduk. Sizin ‘Kim Bunlar’ olarak bildiğiniz grubun asıl adı ‘Bekarlar’dı. Prestij müzikle yapmış olduğumuz saçma bir anlaşmayla ‘Bekarlar’ adı ‘Kim Bunlar’ oldu. O döneme ait yaşanmış birçok şeyden sonra, ‘Kim Bunlar’ adını ve Prestij Müzik’le olan anlaşmamızı, beraberinde şöhretimizi bırakmış olduk. Flört’te Ata’yla Barış’tan ayrılarak, Çağatay Kehribar’ı aramıza alarak yolumuza devam ettik. Ata ve Barış’ın olmadığı bir grup başka bir grup oldu. 2000 yılından sonra Flört’le butik bir oluşuma geçtik. Yeni çıkarttığımız albümle eski ektiklerimizi biçmeye başladığımız bir döneme girdik.

Kim Bunlar ve Bekarlar oldukça ünlü gruplardı...
Kadıköy’de ve Taksim’de, yani müzik dinlenen yerlerde sürekli çalan bir gruptuk. ‘Kim Bunlar’ mı yoksa ‘Bekarlar’ mı ünlü diye sorulursa Bekarlar’ ünlü demeyi tercih ederiz. Ama nasıl oldu bilmiyorum ‘98 yılında ilginç bir şey başımıza geldi. Bekarlar’ın 90’ların başından sonuna kadar kaydedilmiş çok güzel şarkıları vardı. Fuat Güner destekli kayıtlar ve şarkılardı onlar.

2010’LU YILLARIN MÜZİK DEVRİMİ

MFÖ’den ve ilişkinizden bahsedelim. Zaman zaman onlara benzetiliyorsunuz peki bu sizi rahatsız ediyor mu?

Biz onların sounduna yakın olduğumuzu düşünmüyoruz. Fakat, eğer birilerine benzetileceksek ve bu MFÖ’yse bundan mutluluk duyarız. Onlardan öğrendiklerimiz var.
bize yıllardır bu benzetme yapılır. 3 sesli, polifonik vokal anlayışıyla yolumuza devam ettik. MFÖ de Beatles kökenli bir grup. Biz de öyleyiz. Beatles armonilerini kullanmak, onların yaptığı devrimlere kendi müziğinizde yer verip taban haline getirmek yanlış değil. Şimdi yaptığımız müzik ne MFÖ’ye benziyor ne de başka birine. Gittiğimiz programlarda sizi hiç bir şeye benzetemiyoruz diyenler oluyor. Bu albüm bunu sağladı.

Siz hem klasik, hem de çağdaş bir grupsunuz ve vokalleriniz de polifonik. Bir yandan da kayıtlarını analog yaptığınız bir albüm var ortada...

Bizim kayıtları analog yapmamız, bizi 60’lar, 70’ler sounduna geri götürmüyor. Biz 2010’ların müziğini yapıyoruz. 2010’larda, müzikal anlamda devrim yapabileceğimize inanıyoruz. Bu ülkenin müziğini tabanından en üstüne kadar değiştirmek istiyoruz. Bu bir misyon değil ama yaptığımız şeyin bir devrimin başlangıcı olduğunu düşünüyoruz. Biz yazdık diye değil ama albümdeki bütün şarkılar birbirinden güzel. Türkçe anlatım, ifade, prozodi, aranjeler, vokal anlayışı, enstrüman çalımları… Doğallık olarak eskiye benzeyen ama aslında sadece doğru teknolojiyle ortaya çıkmış 2010 ürünü.

ÖNCE SÖZ, SONRA BESTE

Teknolojinin müziğe etkisini nasıl buluyorsunuz?

Yeni çıkan her teknolojinin iyi teknoloji olduğunu düşünmüyoruz. Teknoloji denilen şey her an yenilenen ve her yenilendiğinde yenilik katan bir şey değil. Tohumların genetiğiyle oynayıp yeni bir ürün ortaya çıkarmak aslında iyi değil. Şu anki tarım politikası devam ederse 20 yıl sonra bu tüketilir doğal kaynakları kullanamayacağız. Müzik de böyle aslında bugün müzik dinlerken duyduğunuz şey aslında bilgisayardan gelen ve bası-tizi olmayan gölge. Mesela ‘Anlamazdın’ şarkısını Seda Sayan da yorumladı. Ama Ayla Dikmen’in yaptığı her anlamıyla bir başka. Ayla Dikmen’in söylediği ‘Anlamazdın’ şarkısında 30 tane keman aynı anda çalıp bütün enerjisini ve ruhunu kayıt yapmakta olan banda verebiliyorken, diğerinde adam alıyor kemanı ve bilgisayara çalıyor.

Şarkılar basit ve akılda kalıcı sözleri de öyle. Daha doğrusu sade… Bundan biraz bahsetmek ister misiniz?

Biz önce sözleri yazıyoruz, sonra besteliyoruz. Bestede de mümkün olduğunca kulağı yormayan, ama çalınması oldukça zor parçalar yazıyoruz. Sahnede bize Türkiye’nin en iyi basçılarından biri Argun Erişçi eşlik ediyor. Bas gitar partisyonlarının müthiş olduğunu çalmakta zorlandığını söyledi. Bizim parçalarımız çalarken yoruma izin vermiyor. Çünkü biz şarkıları yazarken tek tek uğraştık, parçaların her birini 17- 18 kez çaldık.

Albümü çıkarmanız 5 yıl sürdü.
5 yılda albüm yapmak meziyet değil. Bundan sonraki hiçbir albümümüzün yapımı ‘Demli’ kadar uzun sürmeyecek. Uzun sürmesini dinleyicilerimiz de istemiyor. 2010 yılından 2020 yılına kadar elimizden geldiğince çok şarkı, çok albüm ve çok video klip yapacağız. ‘Demli’de 10 tane şarkı var ve 10 şarkının da klibinin olmasını istiyoruz ve bu olmadan yeni bir albüm yapmayacağız.

Şu anki durum nasıl?
Radyoların listelerindeyiz, albümümüz bir satış grafiği yakaladı. Albümün 10 şarkısının 10’u da kendini dinletiyor. Bir hafta bir şarkıya takılıyorsun, başka bir hafta başka bir şarkıya.

Şarkılarda neler anlatıyorsunuz?
Senin benim onun dünyasını anlatıyoruz. Albümün dörtte biri aşktan sevgiden bahsediyor ama geri kalanı hayatı anlatıyor.

Dünya standartlarında bir sound yaratıyorsunuz…

Bunu yaratabilmek adına çalışıyoruz. Bugün Flört’ün albümünü Travis’in ya da Coldplay’in plağının yanına koyabilirsiniz. Ama Türkiye’de yapılmış iyi bir pop albümünü koyduğunuz zaman boynu bükük kalır. Çünkü soundları çok farklıdır. Albümümüz çıktıktan sonra biz Türkiye’den çok Avrupa’dan konser teklifi aldık. Orada bir dinleyici kitlemiz oluşmaya başladı.


2010 civarı, yayınlanmamış röportaj 

Hiç yorum yok:

Savruk Yazılar 003 (13 Temmuz Datça- Mesudiye Yangını)

Kask, power bank, su, kumanya, sağlık çantası, kafa feneri…   Yanmaz eldiven, yanmaz gözlük, yanmaz pantolon, yanmaz ayakkabı… Hop orada dur...